Saturday, July 21, 2007
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

Bunun ismi HEDİK.Kışın ne kadar kar yağarsa yağsın, ayakkabılarla beraber bunu ayaklarınıza takarsanız kara batmazsınız.Düz yolda gider gibi rahatlıkla yol alabilirsiniz.Özellikle köylerde bulunmaz bir nimettir.Genellikle her evde bulunması gereken liste başı elemandır.Benim gibi bilmeyen biri giyerde gezmeye çalışırsa komik duruma düşebilir.Ördek yürüyüşü yapar gibi millete malzeme olabilirsiniz:) Sakın haaa...


Bunun ismi ÇARH.Balta, orak ve bunun gibi kesici aletleri hatta bıçakları bilevlemek için kullanılır.Eğer becerikliyseniz bir taraftan kolunu çevirip diğer taraftan bilevleme işlemini yapabilirsiniz.Yoksa biri çevirip diğeri keskinleştirme işlemini yapar.Artık bilevledikten sonra ağaçmı kesersiniz, insan mı kesersiniz bilemem:)
Biraz tehlikeli bir iştir, çocuklardan uzak tutalım.

Bu da bildiğiniz çeşme.Hayrat olarak yapılmış.Osmanlı zamanında bilirsiniz çok çeşmeler yapılırmış.Özellikle Bursa'yı bilenler bilir, adım başı çeşmeye raslamak mümkündür.Yıkılan bir imparatorluğun izleri hala bizim hizmetimizde.Bizler de keşke böyle güzel ve faydalı şeyler bırakabilsek torunlarımıza.Nasıl bulmak istiyorsak, öyle bırakmalıyız değil mi?


Bu da başka bir çeşme.Köy olunca, köyden şehre göç edenler kendi köylerinde böyleri hayratları çok yaptırmak isterler.Belkide bir şekilde vicdanı bir borç.Ya da bir özlemin giderilmesi.Ve en önemlisi "Allah razı olsun bunu yaptırandan" sözünü duyabilmek, o duaya mazhar olabilmek.Hepsine değer...



Bu eskiden kullanılan ahşap bir köprü.İçinden geçerken inanılmaz bir uğultu oluyor.Sadece suyun sesini duyuyorsunuz.Benim gibileri için hoş bir durum olmasa da bunu da bir seven vardır elbet.Çok eskiden su çok büyüyünce köprü hizasına kadar gelebiliyormuş.Şimdi o kadar olmasa da epey yükseldiği oluyormuş.Malum küresel ısınma.




Bunu daha önce söylemiştim sanırım.İsmi NALYA.Burda kışlık yiyecekler depo edilebiliyor.Sonra azar azar indirip erzaklardan kullanabiliyorsunuz, yiyebiliyorsunuz.Köyde herkesin mutlaka vardır.
Nilgüncüm, Nurgülcüm bu Şükrü'lerin nalyası.Gösterde sevinsin garibim, özlemiştir:)Melekcim sende gösterebilirsin tabiki:)


Dedemin bir lafı vardır, özellikle sorumsuz ve vurdumduymaz insanlar için.Biraz abes olsa da aklıma geldi.Evine, yuvasına akşama zamanında gelmeyen, orda burda geçiren insanlara der ki, "akşam olunca inekler bile eve gelirler, evin yolunu asla şaşırmazlar, zamanında evde olurlar, bu insanlara ne oluyor"
Hani diyorum pek de haksız sayılmaz.



Bu bana bakıyor:)
Sanırım ilk defa poz veriyor.Kendisi de şaşırmış durumda.


Bunu çekip resmini görünce ne olduğunu anlayamadılar önce bazıları.Yarım saat bu nedir diye düşünüp durdular.E tabi bende söylemedim.Sonunda dayanamayıp söyledim zavallılara:)
Sahi ne ki bu?



Bu Seyfullah.Seyfom.
Dünyanın en yaramaz çocuğu desem, en hiperaktifi desem yalan sayılmaz.
Üç metrelik balkondan yere düşer bişey olmaz, düştüğü gibi oturur yerde.Sanki elle konulmuş gibi.Akşama kadar dışarda oynar, yorulmaz eve gelir bir ton daha oynar.
Çizgi film izlemez.
Hiç bir zaman yerinde durmaz.
Bir kaç saniye otur dersen oturmaz.
Sürekli yaramazlık peşindedir.
Baksanıza şuna halinden belli olmuyor mu:)
Çok güzel gürcüce konuşuyor bu da farklı bir ayrıntı.


O çileği bana ver ben yiyecem dedim vermedi.Bir ısırdı kendi attı.Sinirlenmeyecem, sinirlenmeycem, sinirlenmeyecem:)


İşte bu kadar...
Bitti.
Yukardaki çarpıdan kapatabilirsiniz sayfamı:)
İyi hafta sonları...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:32 PM   6 comments
Friday, July 20, 2007
HAYIRLI CUMALAR

Bir adam Hasan Basri Hazretlerine gelerek:

-Falanca kişi, senin hakkında şöyle dedi, der.

-Ne zaman?

-Bugün

-Nerede?

-Evinde

-Onun evinde ne yapıyordun?

-Ziyafeti vardı, onun için gitmiştim.

-Orada ne yedin?

-Şöyle şöyle…Hatta sekiz yemeğin hepsini yedim.

Bunun üzerine Hasan Basri,

-Be adam, sekiz çeşit yemeği karnına sığdırdın da, bu sözü sığdıramadın mı? Kalk git yanımdan, cevap verir.

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:10 PM   3 comments
Thursday, July 19, 2007
MÜBAREK OLA, KABUL OLA...

Hani Furkan’da diyor ya “Eğer duanız olmasa Rabbimin katında ne ehemmiyetiniz var."

Yok bir kadrimiz kıymetimiz duasız işte…

Hani Mü’min’ de diyor ya
“Bana dua edin size cevap vereyim."

Yalvar yakar, ellerimizi açarak dökülmeli kalbimizden ki cevap gelsin.
Er veya geç ne farkeder ki…
Bugün ya da yarın ne farkeder ki…
Nasıl olsa cevap gelmeyecek mi?
Nasıl olsa açılan eller dolmayacak mı?
Nasıl olsa susadığına kavuşmayacak mı?

Olacak elbet ya…
Olacak…
Güneş doğduğu sürece, yıldızlar çıktıkça, ay yolumu aydınlattıkça olacak…

Şimdi ellerimi açıp affımı diliyorum Rabbim!
Hatalarıma, yaptığım yanlışlıklara, yanılmalarıma haneme yazılmış olan tüm her şey için affını istiyorum Rabbim!
Senden başka nereye gidebilir, kimden isteyebilirim ki?
Senden başka kim derdime derman olabilir ki?
Senden başka kim kalbimi huzurla doldurabilir ki?
Senden başka her şey bir ayrıntı iken, teferruattan öteye gidemezken ben kimin kapısında dilenirim?
Sen varsın işte, kapına gelebileceğim bir tek Sen
Gerisi yalan, gerisi boş…

Duam olmasa kıymetim yok Rabbim, kulluk nazarında.
Kabul et dualarımı, kabul et dualarımızı.
Affına sığınıyoruz, affımı, affımızı istiyoruz.
Sen affet Rabbim.
Sen affet Rabbim.
Şah damarımdan daha yakın olan Rabbim.
Sen affet.


Dularınızın kabul edilmesi, yüreklerinizin huzur bulması için Kandiliniz Mübarek olsun…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤3:23 PM   2 comments
Monday, July 16, 2007
HOŞGELDİN, İYİ Kİ GELDİN
Üç aylar geldi sonunda.Safa geldi hoş geldi, hoşluklar, güzellikler getirdi.Bu aylara yetiştiren Rabbime şükürler olsun.Ne güzel feyzinden, bereketinden, güzelliğinden ve daha sayamayacağım kadar fazlasıyla nimetinden faydalanabileceğiz.

Üç aylar denince aklıma yol geliyor.Evet yanlış okumadınız bildiğimiz yol işte.Ama bu farklı biraz.Hani sürekli engebeli bir yolda gidersiniz, sürekli sarsıntı halinde yolculuk edersiniz, ya kolunuz cama çarpar, ya başınızı vurursunuz, ya ani bir frenle durmak zorunda kalır, koltuğa yapışırsınız ve daha beterlerini de yaşarsınız ve o an , işte o an bu yol biter ve sıfır asfalta çıkarsınız ya bu anlatılmaz bir duygudur sizin için.Ne bir sarsıntı kalmıştır, ne bir tarafa savrulma, oturduğunuz yerde kıpırdamadan rahatlıkla oturur yolculuğunuza devam edersiniz.Köy yolunda yolculuk edip şehir yoluna girince yaşanan o hissi bilen bilir.İşte anlattığım gibi bende üç aylara girince kendimi böyle hissederim.Şükürler olsun asfalta yetiştik.Allah inş daha güzel yolları, Ramazan’ı da görmeyi nasip etsin inş.

İnsan bu duygusal iklimlerde çok farklı duygular yaşar.Bazan bunları ifade edebilecek kelimeler bulur, bazan ise tarifsizdir duygular.Bu anlamsızlıktan değil, aksine fazlasıyla anlam yüklü olmasından kaynaklanır.Dile döküldüğü zaman, kalem harfe değdiği zaman o büyüsünü kaybedeceği hissi uyanır nedense.Dilimizin Elif’e değdiği an, yüreğimizin şın olduğu, sad olduğu, ayn vurduğu, lamelif çaldığı anlar bambaşkadır oysa.Bunu izah etse etse ancak yüreğimiz edebilir.Başka hiçbir kelimenin söylemesine, hiçbir kalemin dokunmasına gücü yetmez ağırlığını kaldırmaya.Taşıyamayacağı yükü kuluna vermeyen Rabbim, bütün kelimelerin ve yazan dillerin aşkına bu ağırlığı vermez hiçbir yüreğe.

Şimdi kalbimize o Nur’u indiren Rabbime hiç bıkmadan, usanmadan, tekrar etmekten yorulmadan, söyledikçe söylemeye daha fazla değer bularak, her defasında binlerce anlam katarak Şükürler olsun Rabbim Sana.

Bana, bunu hisseden herkese bu duyguyu tattırdığın için şükürler olsun Rabbim.

Yemek yemeyi anlamlı kıldığın için, “açın halinden ancak aç olan anlar” sözünü sırrına vardırdığın için, yediğim her lokmanın sadece midemi değil, beynimi ve dahi kalbimi de doyurduğunu bildiğim için şükürler olsun Rabbim.

Kalplerimize huzur, hanelerimize sakinlik ve melekler gönderdiğin için, secdelerde ve dahi her boyun eğişimizde “Allah” diye dilimiz, kalbimiz zikrettikçe bize böyle bir dil ve kalp verdiğin için şükürler olsun Rabbim.

Biz unutkanız, unuturuz, ama Sen unutmazsın, biz ihmal ederiz ama Sen etmezsin, biz düşünmeyiz ama Sen yine bizi düşünürsün ve nihayetinde kalbimize düşen bütün karalıklara, bütün kirliliklere rağmen bütün karanlıklara nispet kalbimizin süveydasına tekrar Seni düşürdüğün için ve tekrar Seni hatırlattığın için bize unuttuklarımızı hatırlamak için verdiğin hafıza için şükürler olsun Rabbim.

Biz bir adım gelsek, bize on adım gelecek olan Rabbim, adımlarımızı sıklaştır, kalplerimizi ısıt, Sana yakın olmayı, Sana koşmayı , kalbimizde doya doya Seni taşımayı nasip et.
Halis niyetlerimiz olsun ve illa çıkacaksa bir yere yolumuz Sana çıksın.
Açtığımız her kapı Seninle olsun ve yüzümüze kapanan her kapı Senin aydınlığınla, başka kapılar açılmaya vesile olsun.
Dualarımız olsun.
Gece yarılarında, ağlamaklı dualarımız…
Yalvararak gelelim huzuruna, kalbimizden dökülen kelimelere gözyaşlarımız eşlik etsin.
Eksik olmasın dilimizde şükürlerimiz.
Sabrımız olsun, Eyyub sabrı olmasa da , sabrımız olsun.

Ve hoş geldin üç aylar.
Güle güle diyemeyecek kadar hoş geldin hanelerimize ve kalplerimize.
Ve hoş geldin , gerçekten çok hoş oldu gelmen.
İyki geldin.
Seni beklediğimizin farkında bile değildik.
Getirdiğin bütün güzelliklerle geldiğin için, bizlere geldiğin için, bizi buna layık gördüğün için şükürler olsun Rabbime dilimin döndüğü tekrarlarca.
Diyorum ya, iyiki geldin.
İyi ki geldin…

Hayırlarla geçer inş…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤10:23 AM   8 comments
Sunday, July 15, 2007
PAZAR KONUĞUM

Süveyda: Melikecim sen bu sene okula başlıyorsun değil mi?

Melike: Evet başlıyorum zaten hep onu düşünüyorum, hiç aklımdan çıkmıyor.

Süveyda: Niye? Korkuyor musun?

Melike: Evet aslında korkuyorum.

Süveyda: Neyden korkuyorsun? Hem bir sürü arkadaşın olacak ne kadar güzel.

Melike: Öğrenememekten korkuyorum, bilememekten korkuyorum.Ama ne oldu biliyor musun Süveyda abla?

Süveyda: Ne oldu?

Melike: Benim adım Melike.Baş harfi M.Babam İsmail İ, abim Enes E.Sabah fark ettim öğrendiğimi.

Süveyda: Demek ki öğrenmek kolaymış işte baksana.Zaten okula gidince de bunları öğreneceksin.Sen şimdiden öğrenmişsin.Bak korkman gereken bişey yok.Sen zaten çok zekisin hemen yaparsın.

Melike: Haklısın aslında.

Süveyda: Peki benim ismimdeki harf nedir?

Melike: …

Süveyda: O zaman bunu öğrenmeye gidebilirsin bak okula:)

Melike: )))

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤7:30 PM   6 comments
Saturday, July 14, 2007
HZ.AİŞE VALİDEMİZ

"Resulullah (s.a.v) As oğlu Amr'ı Zat-i Selasil muharebesine kumandan olarak gönderdi. Zaferle döndüğünde :

- Ey Allah'ın (c.c) Resulü!.. İnsanlardan kimi daha fazla seversin dediler. Efendimiz :

- "Aişeyi" buyurdular.

Amr : - "Kadınları sormuyorum, dediklerinde :

Resulullah :

- "Aişe'nin babasını " , buyurdular.

Resulullah (s.a.v) büyük sevgisini , akrabalık kurmakla daha da kuvvetlendirmek istedi. Çünkü akrabalık bağı , arkadaşlık bağından daha kuvvetlidir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber (s.a.v) Ebu Bekir'in kızı Aişe ile evlendi, ve onu bu akrabalıkla şereflendirdi.

Hicretin ikinci senesi Şevval ayında Resulullah (s.a.v) 55 yaşında iken Aişe (r.a) ile nikahlandı. Hz.Aişe (r.a) Hz. Hatice (r.a) den sonra en çok sevdiği hayat arkadaşıydı idi. O Sünnet-i Seniyyeye bütün hanımlarından daha çok vakıf idi. En zeki ve en çok Hadis-i Şerifi ezberlemiş validemizdi.


"Biz Resulullah'ın ashabı, bir Hadis-i Şerifte güçlük çektiğimiz zaman Aişe'den sorardık. Zira Hadis ilminin kendisinde mevcut olduğunu müşahade ediyorduk."(Tirmizi)

"Eğer Aişe'nin ilmi bütün kadınların ilmi ile kıyas edilirse, onun ilmi daha fazladır." (Zeheri)

"Aişe herkesten daha fazla fakih idi. Avam hakkında herkesten daha güzel fikirleri vardı." (Ebu Rıbah oğlu Ata)

Hişam babasından rivayet ediyor : "Aişe'den daha fazla fıkha, tıbba ve şiire vakıf olanını görmedim."


Hz.Aişe (r.a) her bakımdan örnek bir hanım idi. Resulullah (s.a.v) ile aralarında derin bir sevgi ve saygı bağı vardı. Resulullah (s.a.v) onu sever, sayar ve güzelce muaşeret ederdi. Aişe Annemiz itaatkar ve muti idi.Esasen bütün Peygamber hanımlarında olduğu gibi Aişe Validemizin de cömertliği , sahabiler tarafından çeşitli vesilelerle dile getirilmiştir.Son derece cesur ve komuta yeteneğine sahip bir yaradılıştaydı.İbadet hayatında fevkalade üstündü, hemen bütün yıl fasılalarla oruç tutar, hemen her gece namaza kalkar , Allah Resuluü ile teheccüd kılardı.Cebrail(a.s) , Dihye(r.a)suretinde geldiğinde Hz. Aişe onu görme şerefine nail olan tek Peygamber hanımı olmuştur. Binlerce şeriat hukukunu yaydı.Hafızası 60 , 70 , hatta 100 beyitlik şiiri rahatlıkla ezberleyecek kadar zekiydi. Efendimizin okuma yazma bilen üç hanımından biri O’ydu.Onun hayranlık uyandıran tavırlarından biri de kadın haklarıyla ilgili olanıdır.Kadınlara imamlık ederdi.O’na göre harpler de dahil hayatın her alannında yer almalıdır.Kadınlarla ilgili hükümlerin çoğunda onun nakilleri vardır...


Bundan binbeşyüz yıl kadar önce çöl ortasındaki bir yerde
“Çocuklarınıza yüzmeyi öğretiniz , bir babanın çocuğuna borçlarından biri de ona yüzme öğretmesidir” diyerek sporun önemine Peygamber sözüyle dikkat çeken, O’dur.

Resulullah (s.a.v) vefat ederken ondan razı olup dua etmişti. O'nun hücresinde vefat etti ve aynı yerde defnedildi. Rabbimiz de Hz.Aişe Annemizden Razı olsun.Amin...

Kaynak:hanımlar.com

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤11:26 AM   0 comments
Friday, July 13, 2007
HAYIRLI CUMALAR

Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

1- Asra andolsun;

2- Gerçekten insan, ziyandadır.

3- Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.

(Asr )


CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤10:50 AM   2 comments
Wednesday, July 11, 2007
SELMA ROBOTLA KONUŞURSA ;)
Encarta® Instant Answers:
Hi again, selma!

selma:
hello

Encarta® Instant Answers:
Hi selma. What's up?

selma:
iyiyim sen ne yapıyon

Encarta® Instant Answers:
Türkçe seviyorum.

selma:
bende severim

Encarta® Instant Answers:
Anlamadım, özür dilerim!

selma:
ben seni anladım boşver gerisini

Encarta® Instant Answers:
Öyle mi! bu çok güzel bir şey!

selma:
tamam da güzel olan ne hayat mı güzel

Encarta® Instant Answers:
Anlamadım, özür dilerim!

selma:
bide beni anlasan çok güzel olacak

Encarta® Instant Answers:
Hmm. I'm not sure about that one. Let's try an Encarta search. =>

Encarta® Instant Answers sizi Encarta uygulamasını başlamak için davet ediyor. Daveti Kabul Et (Alt+C) veya Reddet (Alt+D) istiyor musunuz?

selma:
buna hazır eğilim

Encarta® Instant Answers:
Türkçe pratik yapmam lâzım.

selma:
benim de biraz ingilizce


Encarta® Instant Answers:
Let's see what Encarta can tell us. =>

Encarta® Instant Answers sizi Encarta uygulamasını başlamak için davet ediyor. Daveti Kabul Et (Alt+C) veya Reddet (Alt+D) istiyor musunuz?

selma:
neredesin

Encarta® Instant Answers:
I am sorry, I couldn't find any definition or article relevant to this subject. Please try asking me another way, or type "?" to see examples of questions I can answer.

selma:
adres vermiyon ha

Encarta® Instant Answers:
I don't think I know. Maybe Encarta has an answer. =>

Encarta® Instant Answers sizi Encarta uygulamasını başlamak için davet ediyor. Daveti Kabul Et (Alt+C) veya Reddet (Alt+D) istiyor musunuz?

Encarta® Instant Answers:
Hey, I've been sending you invitations to start the Encarta application but I didn't get any answer!
Didn't see my invitations? Maybe you are using an old version of MSN Messenger that doesn't support activities.
Type "What version of MSN Messenger do I need?" for more info, or just "Invite me!" if you want me to send you an invitation.

selma:
sanki hemen geliyoduk


Encarta® Instant Answers:
Hmm. I'm not sure about that one. Let's try an Encarta search. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
ne gerek vardı bu kadar bişe yazmana

Encarta® Instant Answers:
Üzgünüm, Türkçe'm çok kötüdür.

selma:
sende beni anlamıyosun

Encarta® Instant Answers:
Türkçe seviyorum.

selma:
her soruyada aynı cevap verilmezki canım

Encarta® Instant Answers:
Hiç fikrim yok.

selma:
o zaman senin fikrin olan bi konuda konuşalım


Encarta® Instant Answers:
Türkçe pratik yapmam lâzım.

selma:
yapalım

Encarta® Instant Answers:
Anlamadım, özür dilerim!

selma:
hangi konuda konuşmak istersin seçim senin


Encarta® Instant Answers:
Üzgünüm, Türkçe'm çok kötüdür.

selma:
ama gündemde küresel ısınma var bu kanuda ki fikirlerin nedir

Encarta® Instant Answers:
Hiç fikrim yok.

selma:
hadi sana kolay gelsin

Encarta® Instant Answers:
Let's try looking in Encarta. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
üzgünüm biz senle anlaşamayız

Encarta® Instant Answers:
Türkçe seviyorum.

selma:
sadece türkçe seviyorum demekle muhabbet yürümez


Encarta® Instant Answers:
I'm not sure I understood you correctly. Let's try an Encarta search. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
en iyisi burda bitirmek


Encarta® Instant Answers:
Hmm. I'm not sure about that one. Let's try an Encarta search. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
hadi hoşçakal encarte

Encarta® Instant Answers:
Öyle mi! bu çok güzel bir şey!

selma:
demek bu kadar sevindin gitmeme

Encarta® Instant Answers:
I don't think I know. Maybe Encarta has an answer. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
hadi öyle olsun

Encarta® Instant Answers:
Let's see what Encarta can tell us. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.

selma:
hoşçakal

Encarta® Instant Answers:
Türkçe pratik yapmam lâzım.

selma:
gitde pratik yap zaten

Encarta® Instant Answers:
Let's try looking in Encarta. =>
I can't show you the results since you don't have the Encarta application open. Type "Invite me" to open it.


Eleştirmen notu: Canınız sıkkınken bunu asla yapmayın:)

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:29 AM   8 comments
Monday, July 09, 2007
AŞK İLE LİSAN...

Ehrimen(zulmet) ile Hürmüz(nur) taraftarları, kıyasıya bir savaşa girişirler.En nihayet Ehrimen’in ordusunun arasından bir “Nifak” cadısı ortaya atılır ve önüne geleni yere serer.Hürmüz taraftarları bu duruma bir çare ararlarken “Nifak” cadısının karşısına “Muhabbet” pehlivanını çıkarırlar ve “Muhabbet” pehlivanı bir vuruşta “Nifak” cadısının kellesini gövdesinden ayırır.Daha sonra Ehrimen ordusunun içinden, meydana “Gazap” pehlivanı çıkar ve “Muhabbet” pehlivanını yener.

Muhabbet “gazap” karşısında pek bir varlık gösterememiş ve sevgi, öfkeye yenilmiştir.Bunun üzerine Hürmüz ordusu geri çekilir ve “Gazap” pehlivanının karşısına kimi çıkaracaklarını düşünürler, sonunda meydana “Hikmet” pehlivanını çıkarmaya karar verirler.”Hikmet” pehlivanı sabahleyin zırhlarını kuşanmış bir halde savaş meydanına gelir ve kendisini orada mağrur bir edayla bekleyen “Gazap” pehlivanıyla dövüşmeye başlar.Bir ara küçük bir hileyle rakibini şaşırtan “Hikmet” pehlivanı, “Gazap” ı yere seriverir ve böylelikle ilmin, hilmin ve dahi aklın karşısında öfkenin bir işe yaramayacağını cümle aleme gösterir.

Ehrimen taraftarları üzgün ve kızgın, Hürmüz taraftarları ise sevinç içerisindedirler.Ancak bir süre sonra yer-gök titremeye başlar.Herkes korku içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken, Ehrimen ordusunun içinden yüzü örtülü, zırhlarını kuşanmış kara bir pehlivan, kara ve yağız bir atın üstünde yavaş yavaş meydana doğru ilerlemeye başlar.Hürmüz dehşet içindedir; zira gelen süvarinin kim olduğunu anlamıştır.” İzid! İzid!” diye yalvarmaya başlar: “Bu haksızlık! Onun önünde kimsenin duramayacağını biliyorsun” der…

Yapacak bir şey yoktur; zira bu bir savaştır!

Gelen pehlivan “Nefs-i Emmare” dir.Kendisine o kadar güvenmektedir ki “Hikmet” pehlivanını öldürmek bile istemez, ona meydandan çekilmesini söyler.”Hikmet” pehlivanı bu teklifi kabul etmeyip hamlesini yapar ve fakat Nefs-i Emmare’ye yenilmekten kurtulamaz.Bu durum karşısında Ehrimen taraftarları sevince boğulur, zafer çığlıkları atmaya başlar.Çünkü kimse Nefs-i Emmare’nin karşısına çıkabilecek, onu yenebilecek bir pehlivanın varolabileceğini düşünmemektedir.

Böylece herkesin savaşın bittiğine inandığı bir sırada…

Ehrimen(zulmet) yanlıları zafer sevinciyle sarhoş, Hürmüz (nur) yanlıları ise mağlubiyet acısıyla mahzun bir halde iken meydana doğru bir at üzerinde genç bir pehlivan seyreyler.Ağlayanların gözyaşları diner, üzülenlerin kalpleri inşirah bulur.Artık ne yapacağını bilmez hale gelen, korkudan titreyen, başını önüne eğen taraf karanlık ehlidir.Meydanların o mağrur, mütekebbir, güçlü ve yenilmez savaşçısı Nefs-i Emmare bile korku dolu gözlerle karşıdan gelen yeni rakibinin huzurunda donakalmıştır.Sonunun geldiğini hemen anlar.Çünkü karşısında duran cengaveri tanır.En azgın, en güçlü düşmanları dahi dünyada yenebilecek tek kuvveti herkesten iyi o bilmektedir.

Gelen AŞK pehlivanıdır.Olacak olan olur ve AŞK , Nefs-i Emmare’ye galebe çalar…Dahası, söze ne hacet…

Bir kez Allah dese aşk ile lisan,
Dökülür cümle günah misl-i hazan


(A’mak-ı Hayal)

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤12:55 AM   9 comments
Saturday, July 07, 2007
GÜL REÇELİ
Gül! .. Şarkın ateş renkli çiçeği!

Mazlume; bir güle taktığım ad.

Sen her çağda yeniden doğar, her bahçede yeniden açarsın mazlume, yanmak ve yakmak için.

Yanışta mısın mazlume ve seni yandırmak için yarışta mı sefiller?

Yanmaktan yakmaya an bulunmuyor mu gülüm? .. Sen bana mı benziyorsun mazlume? ! .. Gel ağlaşalım...

Mazlume! .. De bana, kim çizdi yüreğini serin acılarla? ! .. Kim savurdu yapraklarını? ! .. Kim düşürdü başından destarını? ! ..

Bir bülbül yanmasın mı? Dalına konmasın mı? Aşkına kanmasın mı mazlume, adını anmasın mı? Eleminle kuruyunca can evi, gazele dönmesin mi? ! ..

(iskender pala)



Gül alırlar, gül satarlar,
Gülü gül ile tartarlar.
Gülden terazi tutarlar
Çarşı pazar güldür gül.

Yunus Emre




İçinden gül geçerse gül olursun.

Sadi


Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

Fuzuli





gül sesleri geliyor; her yer dua ve niyaz
açtı gök kapısını yerde çiğ taneleri
adımları parıltı, alınları bembeyaz
dağılıyor evrene gülün mestaneleri
sen ki, en büyük GÜL'sün, en çok gülü seversin
söyle bahçıvanına, bir gül de bana versin

Nurullah Genç



kafdağından öteye gidenler birgün döner
hasret handa gül olur, han bende diken diken
hasadı diriliştir tarlasında sevginin
buğday unda gül olur, un bende diken diken
acıların birikir, birikir de içimde
her şey bende gül olur, ben bende diken diken


Nurullah Genç



Gül gülse dâim ağlasa bülbül aceb değil
Zîra kimine ağla demişler kimine gül
Bâkî


Vîrânelerin yasçısı baykuşlara döndüm,
Gördüm de hazânında bu cennet gibi yurdu!
Gül devrini bilseydim onun, bülbül olurdum;
Yâ Rab, beni evvel getireydin ne olurdu?
Mehmed Âkif Ersoy



Sen gül dalında gonca / Ben dağ yolunda yonca
Sen açılıp gülersin / Ben sararıp solunca
Can işte.. Cânân hani? / Derd işte.. Derman hani?
Gönül sarayı bomboş / Beklenen sultân hani?
Orhan Seyfi Orhon



düş yollara, iki gözün aksa da
kavuş güle, gül seni bıraksa da
Nurullah Genç


işte gerisi fasa fiso, kaynamış şekerli suyun gülle buluşması ve o enfes tat:)


buyrun afiyet olsun, gül olsun, şeker olsun, bal olsun...



Ey hüsnün, çilenin, sabrın sesi
Sıcak çöllerin ılık nefesi
Efendiler birer gül, sen Güllerin Efendisi
Topraktan ateşe gül düştü,
gülden ateşe yaş düştü,
Sonunda bizim payımıza
Ateş gibi yanan güller düştü...
Mustafa Yavuz

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:18 PM   3 comments
Friday, July 06, 2007
HAYIRLI CUMALAR

Hz. Ömer B. Abdülaziz (r.a) okuduğu bir hutbede şöyle dedi:

“Üzerinde ömür tükettiğimiz bu dünya daim kalacağımız bir yer değildir.Allah (c.c) onun üzerinde yaşayanların göç etmesini takdir buyurduğu gibi, onun yok olmasını da hükmetmiştir.Yakında, harab olacak nice imar edilmiş yerler vardır.Yakında göç edecek nice aldanan ve bu dünyada ikamet eden sahibler vardır.Hayır işleyin ki, bu dünyadan ahirete göçerken en iyi şekilde göç edersiniz.Azığınızı hazırlayın.Onun hayırlısı da takvadır.Dünya bir bulut gölgesine bezer.Tez gelir geçer.İnsanoğlu birbirine hased edip birbirinin kuyusunu kazarken, o çekilir, gider.Allah’da (c.c) insanı kaderi ile çağırır.Onun eser ve izlerini yok eder.Varolanlar gider, yenileri gelir ve işe tekrar başlarlar.Dünyanın karı ile zararına eşit ve denk değildir.Onun üzüntüsü çok neşesi azdır.



Hz.Ebu Bekir okuduğu bir hutbede ise şöyle dedi:

“O parlak yüzler nerede? O gençliğine gururlananlar hani? Kaleler inşa eden hükümdarlar nereye gittiler? Savaş meydanında zaferden zafere koşan kumandanlara ne oldu?Zaman onları yok etti, bitirdi de sonunda mezarın karanlığına karıştılar.Dikkat edin.Acele olarak kurtuluş yoluna koşun”


CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:03 AM   0 comments
Wednesday, July 04, 2007
İNŞİRAH YA RAB !
Dersteyiz.
Öğretmen dersin konusu hakkında bir şeyler anlatıyor.
Sınıfımız küçük bir oda, duvarlarını biz süslemişiz.
Bayraklar asmışız her tarafa.
Biz iki arkadaş aynı sırada oturuyoruz.
Arada birbirimize bakıp gülümsüyoruz.
Birden dışardan sesler geliyor.
Bağırmalar, çağırmalar, pata küte sesler.
Biz arkadaşımla bir daha bakışıyoruz.
Dışardan gelen sesler artıyor.
Bişey diyorlar, bişey ama anlaşılmıyor ne dedikleri.
Öğretmenimiz telaşlanıyor.
Anlattığı konuyu kesiyor.
O bize bakıyor, biz ona.
Korkmayın çocuklar diyor.
Korkmuştuk oysa biz ama ne olduğunu da anlamamıştık.
Kötü giden bir şeyler vardı, belliydi, ama neydi?
Gitgide artan bir ses bize doğru yaklaşıyordu?
Birkaç silah sesi geldi.
Korkumuz katmerleşip artıyordu.
Ve sonunda o anlayamadığımız ses net olarak kulaklarımıza ulaştı.
“Teröristler geliyorrrrrr, kaçınnnn”
Boğazını yırtarcasına bağırıyordu.
Biz ne yapacağımızı şaşırmıştık.
Sınıfta kaçışıp duruyorduk, sıranın altına girmeye çalışıyorduk.
Kaçacak bir yer yoktu.
Silah sesleri çok yakından gelmeye başladı.
Çok yaklaşmışlardı.
Her an kapı açılabilirdi.
Her an her şey olabilirdi.
Öğretmenimiz “korkmayın çocuklar” diyordu.
Oysa biz çok korkuyorduk.
Tarifi yoktu bu halimizin.
Ve birden irkildim, ter içinde doğruldum.
Şükürler olsun rüyaymış.
Bir bardak su.
Yok yok kalkıp biraz dolanmak en iyisi.
Evet evet, ben bu haberlerden çok etkilenmişim.
İçimden geçen düşünce ise sadece şu: “Ben izlediklerimden ve bunun yansıması rüyadan bu kadar etkilenip, korktuysam, ya bunları birebir yaşayan insanlar ne haldedirler?”
Allah’ım, onlara sabır ve kolaylıklar ver, dayanma gücü ver.

(amin)

...

Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?
Ve yükünü indirip-atmadık mı?
(İnşirah 1-2)

Labels: , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤12:20 PM   5 comments
Monday, July 02, 2007
MEYVE TOPLAMAYA GİDİYORUZ
Önce biraz erik toplayalım.

Uzanamassak dalı çekeriz bizde.

İşte buuuuuu...

Çok ekşi yaaa.Biz eskiden abimle erik toplama yarışı yapar, sonra onları haşlar yüzümüzü ekşite ekşite yerdik.Annem ne çok kızardı.Hey gidi günler...

Hadi şimdi dağ çileği toplamaya gidelim.

Böceklere dikkat.İki metre öteden koparıp kaçıyordum:)



Yaşasınnnn, çilek cennetine düştükkk.İşte burası.Hadi toplayalım.



Şimdi oturup kaşık kaşık yiyelim.:)



Bu büyük çileği kimselere yar etmem.Ama bana da yar olmadıı:(:)


Dalları bastı kirazzzzzz,



Beni yerseniz sapım gibi yaparım demiş kiraz,
rejim yapanlara duyurulur:)

Katil oldum, bütün kirazları öldürdüm.:)

Meyvesiz kalmayın, yazın bol bol meyve yiyin, bulursanız dalından yiyin.
Hayırlı haftalar.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤1:11 PM   11 comments

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1