Saturday, March 29, 2008
CUMARTESİ HATIRASI
Çoğu zaman pek çok kahvaltı sofralarına şahit olmuşsunuzdur.Kral sofralarından aşağı kalmayan, kuş sütünün dahi eksik olmadığı kahvaltılar.Nerdeyse hiçbir şey eksik değildir.Binbir çeşit yiyecek türü, envai çeşit içecekler, donatılmış sofralar ve daha neler neler.

Ancak bazen de öyle zamanlar vardır ki, bütün bunlardan aldığınız lezzeti ve hatta daha fazlasını, bir bardak çayda, bir simitte ve bir parça peynirde bulursunuz.Varsın olmasın çeşit çeşit yiyecekler.Varsın olmasın kurulmuş o sofralar.Bir gazete üzerinde üç beş parça yiyeceği sevdiğin biriyle, bir dostunla paylaşmaktan ötesi yoktur çoğu zaman.

Anlarsın ki, önemli olan paylaşmaktır, bölüşmektir.Gerisi ayrıntıdan ve fasa fisodan ibarettir.Arada sırada yapmalı bunu.

Hani Cemal Süreyya diyor ya:

“Yemek yemek üstüne ne düsünürsünüz bilmem

Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı ”

Sanırım haklı Cemal Süreyya.Evet evet haklı.


Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤6:55 PM   5 comments
Friday, March 28, 2008
HAYIRLI CUMALAR

Allah’ım güzel cümleler söylet hep bana.

Böyle bir başıma, böyle tek başıma, yapayalnız kalsam da Sana dair cümleler kurdur bana.Cümlelerim Sana dair olsun.

Senin için kurulan cümleler nasıl güzel olmasın ki?


CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:12 AM   2 comments
Saturday, March 22, 2008
BAZEN AYIP EDİYORSUNUZ AMA
…birilerinin aklı bu resim kadar bulanık ve zihinlerine kar yağmış kadar üşümüşler ve kuşlar dahi kaçacak yer arıyor.

Son zamanlarda hiç ama hiç hazetmediğim ve çok çirkin bulduğum bazı konuşmalara şahit oluyorum.Biraz sonra anlatacak olduğum konudan eminim sizlerde haberdarsınızdır, ki ülke gündemine öyle bir oturmuş ki duymamak, görmemek imkansız.Kullanılan bazı cümlelerle birilerinin ne kadar kin ve nefretle ve katmerleşen öfkeyle dolu olduklarına şahit oluyoruz.


Olay aslında akp’nin %47 oranında oy çoğunluğuyla iktidar olması etrafında dönüyor.Böyle bir realiteyi kabul etmekte, sindirmekte güçlük çekenlerin etrafa saçtıkları çok ayıp ve bir o kadar hasetçe ve çirkin bir halde söylenmiş sözler olduğunu düşünüyorum.

Şunu baştan söyleyelim.Burası bir partinin savunma yeri ben de bir partinin savunmacısı değilim.Hani klişeleşmiş bir laf varya, ben kimsenin avukatı değilim.Maşallah herkes kendini savunabilecek meziyete ulaşmış!
Bir şeyi seversiniz veya sevmezsiniz.Buna sonsuz saygı duyarım.Herkesin sevdiği-sevmediği kendisinedir.Yalnız olay saygısızlık boyutuna varınca orda birkaç kelam etmek gerekir.Şunu baştan söylemek istiyorum, şayet buraya yorum yazmayı düşünüyorsanız ve beni bir partiyi savunmakla suçlayacaksanız hiç boşuna zahmet etmeyin.Yazdıklarınızı şimdiden kale almayacağım.Aklın ürünü olabilecek bir şeyler paylaşacaksanız sonuna kadar konuşmaya hazırım.Ben bunları niye yazıyorum noktasına gelince: “evet yazıyorum”

Çünkü ; rahatsız oluyorum, söylenenleri çok çirkin buluyorum,susamayacak kadar söylenmesi gerektiğini düşünüyorum.Habire bildiri yayınlayan bazı insanlar kadar bu ülkede söz söyleyecek kadar kendimde pay görüyorum.

Neydi peki beni bu yazıyı yazmaya iten o cümleler?

“Bu ülkede insanlar bilinçli bir şekilde oy kullanmamışlardır”

“işsizlik ve çaresizlik içinde oy kullanmışlardır”

“Benim batıda kullandığım oyla doğudaki oy bir değildir” (Oscarlık cümle)

“Oylarımız aynı seviyede değildir”

“Oylarımız eşit değildir”

Bu cümleleri, bu kendini bilmeden sarfedilen sözleri terbiyesizce, ukalaca, cahilce, şımarıkça mı bulursunuz bilmiyorum ama bence hepsi.Bu kadar cahillik ancak okumakla olur sözünü haklı çıkarırcasına böyle edepten adaptan yoksun nasıl olunabiliyor aklım fikrim almıyor?Bu kadar alçalınabilir mi?

Şunu yineleyerek söylüyorum ki, sevip sevmemek çok farklı bir olaydır, tasvipte etmeyebilirsiniz, onaylamazsınız, istemezsiniz, doğru bulmazsınız ama bu asla saygısızlık sınırına varmamalıdır.Böyle bir hakkın kendimizde olduğunu sanma gafletine düşmemeliyiz.Hele şu oscarlık olarak ödül verdiğim cümle yok mu, beni bitirdi.
Ayıp, ayıp, cidden çok ayıp.Böyle sözler duymak bile beni utandırıyor ve üzüyor.

Bu ülkede sandık başına gidip istediğine oy veren insanları bilinçsiz ve bir takım sebeplerle oy kullanmakla suçlayan zihniyeti anlamakta güçlük çekiyorum.İnsanları doğu batı şeklinde ayırarak bir şeyler söylediğini sanan ve bunları aklın ürünü olarak gösterenlere hayretlerin ötesinde acınacak ve psikolojik vaka olarak buluyorum.

28 yaşındayım.Haritaya göre batı sayılmayacak bir yerde yaşıyorum.Ki Mardin’ de, Şırnak’ta da yaşayabilirdim, orada da doğmuş olabilirdim.Bunun ne kadar önemsiz olduğunu vurgulamak için söylüyorum sadece.Böyle düşünüş tarzının ne kadar ilkel olduğunu hatırlatmak için söylüyorum sadece.Kime, neden oy vereceğimi bilebilecek seviyede ve bilinçteyim.Neler olup bittiğini anlayabilecek durumda olduğuma da inanıyorum.Ve emin olun hâlâ kömürün ulaşmadığı, odunun yakıldığı yerler var!
Batıda yaşayarak aydın insan olunmuyor.Böyle düşünen, kendini aklının doğusuna gömenlere acınır sadece.

Daha dün Çanakkale’den bahsediyorduk.Hepimiz aynı ruhla Çanakkale’deydik.Doğuyla, batıyla, aynı cephedeydik, aynı mevzideydik.Bütün ayrılıklarımızla, ayrıcalıklarımızla, anlaşamadığımız fikirlerimizle, bütün farklılıklarımızla aynı kalp atışıyla nefes alıyorduk.Şimdi mi doğu batı olduk?Şimdi mi insanları ayırmaya , ayrı kefelere koymaya başladık.

Şimdi yarası olan gocunur derler ya hani.Elbet gocunmadım, yaram da yok hani ama bu kadar basit, bu kadar akıl almaz, bu kadar kin dolu cümleler duymak beni fazlasıyla hassaslaştırdı.Bir insan bu kadar batının karanlığına gömülebilir mi aklım anlamakta zorluk çekiyor?Kendi milletini bilinçsiz diye suçlayan bilinçten yoksun insanlara söylenecek cümleleri ben kuramıyorum ama bu yazı da böyle düşünen insanlara bir tepki olsun.Tabi anlayana.Belki bir gün anlayacaklara.Belki bir gün düşünerek konuşmayı becerebilenlere.

Belki…

Aydınlık yarınlara, birbirimize saygı göstereceğimiz günlere gibi artık umut vadetmeyen cümlelerle bitirmek istemiyorum.İyisimi Aşık Veysel dinleyelim biz.Aklımıza dolmuyor ama gönlümüze güzel bir şeyler dolsun.İyki varsın Aşık Veysel.

"açar solar türlü çiçek

kimler gülmüş,kim gülecek
murat yalan ölüm gerçek
dostlar beni hatırlasın"


Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:26 PM   6 comments
Friday, March 21, 2008
HAYIRLI CUMALAR

Akşam vakti yaklaşırken ve gün uzaktayken bizimle kal Rabbim, bizimle kal ve diğer kulların ile kal.

Günün akşamında bizimle kal, hayatın akşamında dünyanın akşamında bizimle kal.

Rabbim bize sonsuzca eşlik et, bizi sonsuzluğun ülkesinde Kendine komşu eyle.

(Her Güne Bir Dua)
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤10:58 AM   2 comments
Thursday, March 20, 2008
MÜMKÜNSE BİRAZ YARDIM
Tavsiye edebileceğiniz, ya da özellikle tercih ettiğiniz bir fotoğraf makinası var mı?(marka, fiyat, model vs )

Ucuz olsun, ön taraf olsun tabi bir de yolda teyzeme uğrayabileyim:)

Şimdiden teşekkürler.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:23 AM   11 comments
Wednesday, March 19, 2008
MEVLİD KANDİLİ


...ablalarımız, abilerimiz hepinizin kandili mübarek olsun...




Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:58 AM   3 comments
Saturday, March 15, 2008
GÖREVİMİZ TEHLİKE :)

Eğer bir abiniz varsa ve üstelik horluyorsa bu durum üstüne pek çok entrika çevirmeniz mümkündür.Misal şimdi anlatacağım olay gibi.

Sevgili, biricik abim geçen haftaların birinde arkadaşlarıyla ava gitti.Ormanda dolaşırken etraftan bir ses gelmiş.Gürültülü, horultulu bir ses.Hemen toparlanmışlar, bir panik, bir heyecan.Bakınmış etrafına, sağına, soluna hiçbirşey yok.Beklemiş gene yok.Eeee nerden geliyor bu ses o halde? Birde bakmış ki ses üzerinden bir yerden geliyor.Meğer bizim oğlanın telefonu çalışıyormuş.Çıkarmış bakmış telefona, harıltılı, hurultulu, hatta çatırtılı, çuturtulu bir ses geliyor.Valla Türkçe’de ne kadar ipe sapa gelmez kelime varsa kullanasım geldi şu anda.Sese, yani olay mahaline dönelim tekrar.Aman Allah’ım o da ne? Telefonda biri horluyor.Bu da kim ola? Tabiki kendisi: ))))

Olayın aslına gelelim şimdi.

Bir gece önce ben, kardeşim ve halam oturmuşuz odada, televizyonda bir şey izlemeye çalışıyoruz.Çalışıyoruz diyorum çünkü, horlamaların arasında bütün konsantremiz bozuluyor.Aslında ben pek duymam, rahatsız etmez beni böyle şeyler ama kardeşimin durumu dayanılamaz noktaya geldi.Çünkü o böyle seslere hiç dayanamaz.İşte ne olduysa o andan itibaren oldu.Kalktı, abimin telefonunu aldı, horlama sesini kaydetti ve çalan zil olarak ayarladı: ))

Asıl amacımız onun horladığını ıspat emekti.Çünkü buna inanmıyor, bütün erkekler gibi.İşin ilginç tarafı neden kimse horladığına inanmaz?Böyle bir olay karşısında verilen cevap her zaman hazırdır.

-horluyorsun.

-hadi be ne horlaması?Nerden çıkardın?

Tursil kutusundan, nerden olacak.Bu konu üzerinde çok durmayacam çünkü dahalık bunu kabul eden bir Allah kuluna raslamadım.Hayır yani haklı buluyorum aslında.Kim der ki,
“evet ben çok güzel horlarım, tadından yenmez”. Horlamanın güzeline konu kaydıkça daha çıkmaz bir hal alıyor.Merak ettim şimdi, acaba horlamak boşanma sebebi midir?En son terlik fırlatmak boşanma sebebi sayılınca bu da neden olmasın yani diye düşünüyor insan.Çok da güzel şiddetli bir geçimsizlik olur.Çünkü kardeşime ne zaman sorsam “boşarım ne olacak” diyor bana.Hava civa işte onunkiside.Selma bu kısmını duyma sen: )Gerçi horlamak tedavi ediliyor ama tabi önce horladığını kabul etmesi lazım.


İşte ne olduysa bu yüzden oldu.:)
Abim eve dönüp başından geçeni anlatınca evdeki millet gülmekten yere yattı tabi.Av olarak kendini getirdi yine: ).Bide güzel anlatıyor ki sormayın gitsin.Hay benim sevgili abiciğim, sen çok yaşa emi.Bizim elimizden çekeceğin var, abi mabi dinlemem yetmiş milyona deşifre ederim seni:)

Bu yazıdan sonra eğer yazı ekleyemezsem beni bir arayıp sorun derim size.Şu andan itibaren hayatım tehlike yazmaya başladı: )Ne yaparsın cep telefonları çıktı mertlik bozuldu.İşin kötü tarafı hâlâ "ben horlamıyorum" diyor.Bir de bir bakışı var, "çete bunlar çete" demesi de yok mu: )Haklı çocuk aslında.Uykuda bile huzur yok.Az değiliz hani bizde.Daha beterlerini yapıyoruz ama anlatmayayım şimdi.Can güvenliğimiz tehlikeye girmiş durumda zaten.

Hayırlı hafta sonları efendim.Yüzünüzden tebessüm, yüreğinizden huzur eksik olmasın.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:13 AM   7 comments
Friday, March 14, 2008
HAYIRLI CUMALAR

Ey tohum tanesine harman gizleyen kudretin sahibi,
Sana çaresizlikle, pişmanlıkla el açmayı başardığımız nadir anlarımıza nihayetsiz duaların kabulunü ihsan eyle. (amin)

Her Güne Bir Dua
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:13 AM   0 comments
Monday, March 10, 2008
YÜREĞİMİZE GAZZE DÜŞÜNCE...

"Yâ Rabbim, ölüme en az yakışan şey çocuk. Sen ölümü şu en az yakıştığı suretten uzak tut."

Nazan Bekiroğlu
nun masalları

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:49 PM   4 comments
Sunday, March 02, 2008
TEŞEKKÜRÜ BORÇ BİLİRİM

Şimdi yazmazsam eğer, sanırım hiçbir zaman yazamayabilirim bu satırları.Bazen böyle oluyor işte.O an eğer onu yapmazsam birdaha yapamayacağıma dair bir his kaplıyor içimi.Ciğerlerime hava yerine bu hissin kapladığını zannediyorum.

İnsan bazen düşünüyor, “hayatın benim için nasıl bir anlamı var” diye.Sevdiklerim, sevenlerim, etrafımdaki insanlar kim, ya da tam tersi etrafımda kimse var mı?

Hayat herkes için bir parça zordur.Mükemmel bir hayat beklentisi içine girmek hataların başlangıcı olur elbet sıradan ama güzel, sıradan ama özel hayatlarda olabiliyor.Paradan, maldan, mülkten bahsetmiyorum elbette.Gittikçe değerini iyice yitiren ve hatta ve ne yazık ki son çırpınışları olan sevgiden, dostluktan, vefadan, anlaşılmaktan, dinlenmekten, paylaşmaktan, ve bazen dayanacak bir omuz olmaktan bahsediyorum.

Hayat ne sadece siyah ne de sadece beyaz olabiliyor.Çoğu zaman gri rengini aksettiriyor ömrümüzün çarklarına.Diyorum ya bunca yol katederken karmakarışık renkler arasında nefes alıp verirken , etrafında, senin yanında,yanıbaşında, yamacında, seninle beraber dost bildiğin, güvendiğin, sevdiğin insanların nefes alıp vermesi hiçbir terazinin tartamayacağı ve hiçbir paranın satın alamayacağı kadar paha biçilemez bir duygu .Ömür sermayesini tüketirken birilerine ne kadar anlamsız gelsede, benim için ve benim gibi düşünenler için hayatın anlamı olsa gerek.

Okuduğum bir kitapta yazıyordu sanırım.”Dünyada hiçbir insan yoktur ki gösterilen ilgi ve alakaya kayıtsız kalabilsin”.Belki biraz, belki çok, belki çok az da olsa birilerinin bizden hoşnut olması, hoşumuza gitmez mi?Hele ki bu kişiler sevdiklerimiz olursa, yemede yanında yat cinsinden olmaz mı?

Hepimiz hayattan bir şeyler bekleriz.Ev, araba, makam, mevki vs vs.Ama bazen ufacık bir şey bizi sevindirmeye yeterlidir.Yıllardır alamadığımız evin hüznünü çoğu zaman bir tebessüm işgal eder.Bunlar küçük şeylerdir elbet fakat hayatımıza anlam katan da, hayatımızı anlamlandıran da bu küçük şeylerdir.

Bazen çok şanslı olduğumu düşünüyorum.Belkide bunu daha fazla düşünmem gerekiyor.Seviyorum, seviliyorum, bir tane değil, iki tane değil, çok dostum var.Hem öyle sıradan dostluklar değil, zamana ve mekana yenik düşen dostluklar değil.Aksine hayata, yitirilen değerlere, kopan, çürüyen, küflenen, her şeye inat güçlenen dostluklar.Hayatıma anlam kattıkları için hepsine o kadar teşekkür borçluyum ki…

Ve kardeşim.Namı değer Selocan:) Oda benim için bir dost, hatta daha fazlası.Ömrümde çok farklı bir yeri var ve inş hep böyle kalır.Yazdıkların için sağol.Sayemde yeni bir yazı da eklemiş oldun.Sende bana teşekkür borçlusun.Hem ben sana ne zaman kızdım ki, aşk olsun:(: )

Ve çocuklar.Bana neşe veren, hayatımın pembeleri güzide varlıklar.Ve ailem ve biricik dostlarım…

Neden mi bunları anlatıyorum?

Çünkü dün benim doğum günümdü.1 Mart.İlkbaharın gelişi kadar güzeldi.

Aslında hiç bahsetmeyi düşünmüyordum, ta ki bana yaşattıkları kadar süprize kadar.Bana yaşattığınız bu güzel ve özel gün için hepinize çok teşekkür ediyorum.Asıl siz iyki varsınız.Beni o kadar çok mahçup ettinizki.Sakın bidaha yapmayın.Tamam mı:)

Artık şunu fark ettim ki, sizden gizli hiçbirşey yapılamıyor.Ne saklamaya çalışsam hemen öğreniyorsunuz:)Sizleri seviyorum güzellikler.Aramızdaki, birbirimize bağlayan ipin hiçbir zaman kopmaması dileklerimle…
Ne yapayım ya, bende anca böyle teşekkür edebiliyorum size.Hediyeler için ise çok özel teşekkürler.Bir doğum günü daha yapsam çeyiz tamam olacak:)

Yaş sırasına göre yazmayacam, kızanlar olabilir sonra: )
Sultan abla, fatoş, ayşe, zeynep, zeynep (Parantez içinde bişey yazmayacam bu seferJ) , gülşen, sare, hülya, melek, istanbul’dan canlı bağlanan nermin:), lamia, serap, hamide, Selma…

Muhammed sana diyecek bir şeyim yok şimdilik, gereken zamanda ve mekanda derim elbet:)

“Sevgi, her zaman kolların açık duruşudur.Sevgi için kollarınızı kaparsanız kendiniz dışında tutacak hiçbir şeyin kalmadığını göreceksiniz” diyor Leo Buscaglia .

Emin olun size karşı kollarım hep açık olacak.

Suveyda...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤5:55 PM   11 comments

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1