Saturday, March 22, 2008
BAZEN AYIP EDİYORSUNUZ AMA
…birilerinin aklı bu resim kadar bulanık ve zihinlerine kar yağmış kadar üşümüşler ve kuşlar dahi kaçacak yer arıyor.

Son zamanlarda hiç ama hiç hazetmediğim ve çok çirkin bulduğum bazı konuşmalara şahit oluyorum.Biraz sonra anlatacak olduğum konudan eminim sizlerde haberdarsınızdır, ki ülke gündemine öyle bir oturmuş ki duymamak, görmemek imkansız.Kullanılan bazı cümlelerle birilerinin ne kadar kin ve nefretle ve katmerleşen öfkeyle dolu olduklarına şahit oluyoruz.


Olay aslında akp’nin %47 oranında oy çoğunluğuyla iktidar olması etrafında dönüyor.Böyle bir realiteyi kabul etmekte, sindirmekte güçlük çekenlerin etrafa saçtıkları çok ayıp ve bir o kadar hasetçe ve çirkin bir halde söylenmiş sözler olduğunu düşünüyorum.

Şunu baştan söyleyelim.Burası bir partinin savunma yeri ben de bir partinin savunmacısı değilim.Hani klişeleşmiş bir laf varya, ben kimsenin avukatı değilim.Maşallah herkes kendini savunabilecek meziyete ulaşmış!
Bir şeyi seversiniz veya sevmezsiniz.Buna sonsuz saygı duyarım.Herkesin sevdiği-sevmediği kendisinedir.Yalnız olay saygısızlık boyutuna varınca orda birkaç kelam etmek gerekir.Şunu baştan söylemek istiyorum, şayet buraya yorum yazmayı düşünüyorsanız ve beni bir partiyi savunmakla suçlayacaksanız hiç boşuna zahmet etmeyin.Yazdıklarınızı şimdiden kale almayacağım.Aklın ürünü olabilecek bir şeyler paylaşacaksanız sonuna kadar konuşmaya hazırım.Ben bunları niye yazıyorum noktasına gelince: “evet yazıyorum”

Çünkü ; rahatsız oluyorum, söylenenleri çok çirkin buluyorum,susamayacak kadar söylenmesi gerektiğini düşünüyorum.Habire bildiri yayınlayan bazı insanlar kadar bu ülkede söz söyleyecek kadar kendimde pay görüyorum.

Neydi peki beni bu yazıyı yazmaya iten o cümleler?

“Bu ülkede insanlar bilinçli bir şekilde oy kullanmamışlardır”

“işsizlik ve çaresizlik içinde oy kullanmışlardır”

“Benim batıda kullandığım oyla doğudaki oy bir değildir” (Oscarlık cümle)

“Oylarımız aynı seviyede değildir”

“Oylarımız eşit değildir”

Bu cümleleri, bu kendini bilmeden sarfedilen sözleri terbiyesizce, ukalaca, cahilce, şımarıkça mı bulursunuz bilmiyorum ama bence hepsi.Bu kadar cahillik ancak okumakla olur sözünü haklı çıkarırcasına böyle edepten adaptan yoksun nasıl olunabiliyor aklım fikrim almıyor?Bu kadar alçalınabilir mi?

Şunu yineleyerek söylüyorum ki, sevip sevmemek çok farklı bir olaydır, tasvipte etmeyebilirsiniz, onaylamazsınız, istemezsiniz, doğru bulmazsınız ama bu asla saygısızlık sınırına varmamalıdır.Böyle bir hakkın kendimizde olduğunu sanma gafletine düşmemeliyiz.Hele şu oscarlık olarak ödül verdiğim cümle yok mu, beni bitirdi.
Ayıp, ayıp, cidden çok ayıp.Böyle sözler duymak bile beni utandırıyor ve üzüyor.

Bu ülkede sandık başına gidip istediğine oy veren insanları bilinçsiz ve bir takım sebeplerle oy kullanmakla suçlayan zihniyeti anlamakta güçlük çekiyorum.İnsanları doğu batı şeklinde ayırarak bir şeyler söylediğini sanan ve bunları aklın ürünü olarak gösterenlere hayretlerin ötesinde acınacak ve psikolojik vaka olarak buluyorum.

28 yaşındayım.Haritaya göre batı sayılmayacak bir yerde yaşıyorum.Ki Mardin’ de, Şırnak’ta da yaşayabilirdim, orada da doğmuş olabilirdim.Bunun ne kadar önemsiz olduğunu vurgulamak için söylüyorum sadece.Böyle düşünüş tarzının ne kadar ilkel olduğunu hatırlatmak için söylüyorum sadece.Kime, neden oy vereceğimi bilebilecek seviyede ve bilinçteyim.Neler olup bittiğini anlayabilecek durumda olduğuma da inanıyorum.Ve emin olun hâlâ kömürün ulaşmadığı, odunun yakıldığı yerler var!
Batıda yaşayarak aydın insan olunmuyor.Böyle düşünen, kendini aklının doğusuna gömenlere acınır sadece.

Daha dün Çanakkale’den bahsediyorduk.Hepimiz aynı ruhla Çanakkale’deydik.Doğuyla, batıyla, aynı cephedeydik, aynı mevzideydik.Bütün ayrılıklarımızla, ayrıcalıklarımızla, anlaşamadığımız fikirlerimizle, bütün farklılıklarımızla aynı kalp atışıyla nefes alıyorduk.Şimdi mi doğu batı olduk?Şimdi mi insanları ayırmaya , ayrı kefelere koymaya başladık.

Şimdi yarası olan gocunur derler ya hani.Elbet gocunmadım, yaram da yok hani ama bu kadar basit, bu kadar akıl almaz, bu kadar kin dolu cümleler duymak beni fazlasıyla hassaslaştırdı.Bir insan bu kadar batının karanlığına gömülebilir mi aklım anlamakta zorluk çekiyor?Kendi milletini bilinçsiz diye suçlayan bilinçten yoksun insanlara söylenecek cümleleri ben kuramıyorum ama bu yazı da böyle düşünen insanlara bir tepki olsun.Tabi anlayana.Belki bir gün anlayacaklara.Belki bir gün düşünerek konuşmayı becerebilenlere.

Belki…

Aydınlık yarınlara, birbirimize saygı göstereceğimiz günlere gibi artık umut vadetmeyen cümlelerle bitirmek istemiyorum.İyisimi Aşık Veysel dinleyelim biz.Aklımıza dolmuyor ama gönlümüze güzel bir şeyler dolsun.İyki varsın Aşık Veysel.

"açar solar türlü çiçek

kimler gülmüş,kim gülecek
murat yalan ölüm gerçek
dostlar beni hatırlasın"


Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:26 PM  
6 Comments:
  • At 2:39 PM, Anonymous Anonymous said…

    Eline, diline, düşüncene sağlık...
    Güzel yazı...
    Tebrikler...
    Halk için, Halka rağmen diyenlerin kulakları çınlasın...

    İstiklal Marşımızın Şairi Mehmet Akif'le devam edelim...

    "Zulmü alkışlayamam ,zalimi asla sevemem
    Gelenin keyfi için,geçmişe kalkıp sövemem
    Biri ecdadıma saldırdım mı hatta boğarım
    -Bogamazsın ki
    Hiç olmazsa yanımdan kovarım
    Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
    Hele hâk namına haksızlığa ölsem tapamam
    Doğduğumdan beridir aşığım istiklâle
    Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale
    Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum
    Kesilir belki,fakat çekmeye gelmez boynum
    Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
    Onu dindirmek için kamçı yerim,çifte yerim
    Adam aldırma geç git diyemem,aldırırım
    Çignerim,çiğnenirim hâkkı tutar kaldırırım
    Zalimin hasmıyım amma severim mazlûmu
    İrticânın şu sizin lehçede manası bu mu?"

     
  • At 10:21 PM, Anonymous Anonymous said…

    Merhaba Suveyda ve diğer gönül dostları

    Böyle konuda yorum yazmamak olmazdı. Zaten ben de uzun zamandır düşünüyordum,daha doğrusu yutkunuyordum. "Bu aydın cahillere bir şeyler söylemek lazım" diyordum. Sağ olsun Suveyda gerekenleri söylemiş. Bize de bir kapı açmış.
    Hani klasik bir söz vardır. "Her şey beyinde biter" diye. Ben de "hem beyinde, hem de kalpte biter" demek istiyorum. Beyinde biter, çünkü insan düşünen beyni sayesinde hayvanlardan ayrı ve üstün kılınmıştır. Düşünceler özgür olursa, kararlar özgürce verilirse, insan, insan olduğunun farkına varır. Ne yazık ki bazıları insanların düşünmesini ve düşündüğü gibi kendini ifade etmesini istemiyorlar. Kendilerini herkesen üstün zannedip, "sizin yerinize de biz düşünürüz" demek istiyorlar. Çocuğunun yerine aşı bile olan fedakar babalar gibi halka şefkat gösteriyorlar!Sonra da, diğer insanların akıllarını kendi ceplerine koyup onlar adına karar vermek istiyorlar.
    Çağdaş ve medeni insan, çağdaş demokrasiyi ve insan haklarını özümseyen insandır. Çağdaş demokrasilerde çoğunluğun kararı uygulanır.Ama azınlığın da hakkı korunur. Yakın tarihe bir bakın, bizde hep bunun tersi olmuştur. Hep azınlığın verdiği kararlar uygulanmış, çoğunluğun hakkı da hiç bir zaman korunmamıştır.
    Sevgili Suveyda, bunların derdi demokrasi, laiklik, cumhuriyet gibi değerler değildir. Bunların derdi, beyinlerindeki buyurganlık düşüncesinden gelmektedir. Bunlar, "demokrasi varsa benim dediğim olacak" diyen demokratlardır. Bunlar, cumhursuz cumhuriyet, halksız demokrasi isterler. Bir zamanlar onların milli eğitim bakanı da " şu okullar olmasa milli eğitimi ne güzel idare ederdim" dememiş miydi? Şu halk olmasa, seçimler olmasa onlar da demokrasiyi ne güzel tatbik ederlerdi değil mi?
    Bir de işin bu iş kalpte biter demiştik. Kafa düşüncenin hanesi olduğu gibi, kalp de duyguların ve inancın hanesidir. Kalp hanesi boş olduktan sonra, o insanın duyguları dumura uğramıştır. Hak, hukuk, vicdan, merhamet, şefkat,muhabbet gibi değerlere yer yoktur. Başı kapalı bir bayanların mağduriyetleri, maruz kaldıkları hakaretler, çektikleri acılar, onları hiç enterese etmez."Bizim gibi düşünmüyorsa, her şeye müstehaktır" deyip geçerler.
    Böyleleri tabi ki seçimleri sevmez, millet iradesine değer vermez, demokrasiden hiç hazzetmez. Onlar, demokrasiye değil bürokrasiye dayanırlar. Oraları birer kale olarak görürler. Bazı bürokratik makamların da halkın eline geçmesine asla tahammül edemezler. "Bir kale daha düştü" diye ağıt yakarlar.
    Sevgi, hoşgörü, farklılıklara tahammül, birlikte yaşamak gibi güzelliklere onların kalbinde yer yoktur. Ama her şeye rağmen, biz onları da seviyoruz. "Yaradılmışı sevdim, Yaradan'dan ötürü" diyen Yunus gibi, " Biz muhabbet fedaisiyiz, husumete vaktimiz yok" diyen Bediüzzaman gibi, biz de kendilerine gönüllerimizi açık tutuyoruz. Bir gün onların da gönül hanemizde misafir etmeyi ümit ve temenni ediyoruz.
    Kalın sağlıcakla...

     
  • At 10:30 PM, Blogger Gönül Pınarı said…

    Muhterem dostlarım, yukardaki yazıyı acele ile yazdım. Sonra okuyunca bir takım kelime ve cümle hataları olduğunu fark ettim. Ama benim dostlarım ariftir, tarife gerek kalmaz diyerek, hoşgörünüze havale ediyorum.
    Selam ve dualarımla..

     
  • At 12:03 PM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil ya mehmet bey, tesiri olmasa da gönlümüzü razı edelim dedik.

    mehmet akif paylaşımınız ve hatırlatmanız da çok güzel olmuş.Aşık veyselller, mehmet akifler iyki varlar.






    gönül pınarı,
    merhaba gönül pınarı,
    bende birileri gibi yorumunuzdan bazı cümleleri özellikle cımbızlayıp almak istiyorum:)

    "ne yazık ki bazıları insanların düşünmesini ve düşündüğü gibi kendisini ifade etmesini istemiyorlar"
    "Çağdaş ve medeni insan, çağdaş demokrasiyi ve insan haklarını özümseyen insandır. "

    ""Yaradılmışı sevdim, Yaradan'dan ötürü" diyen Yunus gibi, " Biz muhabbet fedaisiyiz, husumete vaktimiz yok" diyen Bediüzzaman gibi, biz de kendilerine gönüllerimizi açık tutuyoruz"

    inş demokrasi herkes için, saygı herkes için, hoşgörü herkes için olduğu günleri görürüz.Yine o cümlelerden kurdum ama olsun, umutsuz olmuyor:)
    esfr gönül pınarı, ben anladım, okuyanlarda ne demek istediğinizi gayet güzel anlamışlardır.Zaten oralara takılan bir insan anlamak istemiyordur.

     
  • At 9:40 AM, Anonymous Anonymous said…

    suveyda merhabalar, uzun zaman olmus sayfana bakmayalı benim sayfa wordpressten dolayı kapandı ve ben is guc derdinden herseyi birakiverdim:(
    hala burda oldugunu ve guzel seyler yazdıgını gormek guzel. mail adresimi biliosun.mailleşelim.
    gorusmek uzere..

     
  • At 11:18 AM, Blogger suveyda said…

    tamam türkancım, sevindirdin beni türkancım, olur türkancım:)

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1