Monday, July 09, 2007
AŞK İLE LİSAN...

Ehrimen(zulmet) ile Hürmüz(nur) taraftarları, kıyasıya bir savaşa girişirler.En nihayet Ehrimen’in ordusunun arasından bir “Nifak” cadısı ortaya atılır ve önüne geleni yere serer.Hürmüz taraftarları bu duruma bir çare ararlarken “Nifak” cadısının karşısına “Muhabbet” pehlivanını çıkarırlar ve “Muhabbet” pehlivanı bir vuruşta “Nifak” cadısının kellesini gövdesinden ayırır.Daha sonra Ehrimen ordusunun içinden, meydana “Gazap” pehlivanı çıkar ve “Muhabbet” pehlivanını yener.

Muhabbet “gazap” karşısında pek bir varlık gösterememiş ve sevgi, öfkeye yenilmiştir.Bunun üzerine Hürmüz ordusu geri çekilir ve “Gazap” pehlivanının karşısına kimi çıkaracaklarını düşünürler, sonunda meydana “Hikmet” pehlivanını çıkarmaya karar verirler.”Hikmet” pehlivanı sabahleyin zırhlarını kuşanmış bir halde savaş meydanına gelir ve kendisini orada mağrur bir edayla bekleyen “Gazap” pehlivanıyla dövüşmeye başlar.Bir ara küçük bir hileyle rakibini şaşırtan “Hikmet” pehlivanı, “Gazap” ı yere seriverir ve böylelikle ilmin, hilmin ve dahi aklın karşısında öfkenin bir işe yaramayacağını cümle aleme gösterir.

Ehrimen taraftarları üzgün ve kızgın, Hürmüz taraftarları ise sevinç içerisindedirler.Ancak bir süre sonra yer-gök titremeye başlar.Herkes korku içinde ne olduğunu anlamaya çalışırken, Ehrimen ordusunun içinden yüzü örtülü, zırhlarını kuşanmış kara bir pehlivan, kara ve yağız bir atın üstünde yavaş yavaş meydana doğru ilerlemeye başlar.Hürmüz dehşet içindedir; zira gelen süvarinin kim olduğunu anlamıştır.” İzid! İzid!” diye yalvarmaya başlar: “Bu haksızlık! Onun önünde kimsenin duramayacağını biliyorsun” der…

Yapacak bir şey yoktur; zira bu bir savaştır!

Gelen pehlivan “Nefs-i Emmare” dir.Kendisine o kadar güvenmektedir ki “Hikmet” pehlivanını öldürmek bile istemez, ona meydandan çekilmesini söyler.”Hikmet” pehlivanı bu teklifi kabul etmeyip hamlesini yapar ve fakat Nefs-i Emmare’ye yenilmekten kurtulamaz.Bu durum karşısında Ehrimen taraftarları sevince boğulur, zafer çığlıkları atmaya başlar.Çünkü kimse Nefs-i Emmare’nin karşısına çıkabilecek, onu yenebilecek bir pehlivanın varolabileceğini düşünmemektedir.

Böylece herkesin savaşın bittiğine inandığı bir sırada…

Ehrimen(zulmet) yanlıları zafer sevinciyle sarhoş, Hürmüz (nur) yanlıları ise mağlubiyet acısıyla mahzun bir halde iken meydana doğru bir at üzerinde genç bir pehlivan seyreyler.Ağlayanların gözyaşları diner, üzülenlerin kalpleri inşirah bulur.Artık ne yapacağını bilmez hale gelen, korkudan titreyen, başını önüne eğen taraf karanlık ehlidir.Meydanların o mağrur, mütekebbir, güçlü ve yenilmez savaşçısı Nefs-i Emmare bile korku dolu gözlerle karşıdan gelen yeni rakibinin huzurunda donakalmıştır.Sonunun geldiğini hemen anlar.Çünkü karşısında duran cengaveri tanır.En azgın, en güçlü düşmanları dahi dünyada yenebilecek tek kuvveti herkesten iyi o bilmektedir.

Gelen AŞK pehlivanıdır.Olacak olan olur ve AŞK , Nefs-i Emmare’ye galebe çalar…Dahası, söze ne hacet…

Bir kez Allah dese aşk ile lisan,
Dökülür cümle günah misl-i hazan


(A’mak-ı Hayal)

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤12:55 AM  
9 Comments:
  • At 11:49 AM, Anonymous Anonymous said…

    Bunları okumak o kadar hoşuma gitti ki. İhtiyacım vardı buna. Teşekkürler...

     
  • At 6:45 PM, Anonymous Anonymous said…

    Suveyda, hikâye etkileyici, ibret ve hikmet dolu. Aşkın gücü vurgulanmış. Ben burada izninle bir ilave yapmak istiyorum. Ben olsam bu hikayeye iki duygu daha eklerdim. Mesela, aşkın karşına İHANET adında bir kalleş cengaver çıkar ve aşkı yüreğinden yakaldığı gibi yere serer. Yine Hürmüz taraftarları hüzne boğulur. Ama son tahlilde ortaya çıkan ŞEFKAT kahramanı, İHANETİ de alt eder. Böylece yine Hürmüz'lerin yüzü güler.
    Evet şefkat aşktn da üstündür. Aşkta bir karşılık beklenir. Bediüzzaman, " böyle âşıkların divanlarını sıksan,böyle âşıkların divanlarını sıksan, herbirinden hazînâne birer feryat damlar." diyor. İhanete uğrayan âşık perişan olur. Ama şefkatte karşılık beklenmez. Bir anne, yavrusuna gösterdiği şefkate bir karşılık beklemez. Hatta yavrusundan kötülük görse bile şefkatinden bir şey eksilmez.
    Umrım bu ilave anlayışla karşılanır. Suveyda hakkını helal et diyor, herkesin yüreğinde aşktan da üstün duyguların hâkim olmasını diliyorum.

     
  • At 9:45 PM, Blogger Kayhanoviç said…

    Hikaye cok güzeldi pehlivan olup bende mi gideyim dedim okurkene ama çok hoştu özelliklede sonunu iyi bağlamıssın
    teşşeküroviç

     
  • At 1:54 AM, Blogger Bâd-ı Sabâ said…

    "Hatta yavrusundan kötülük görse bile şefkatinden bir şey eksilmez."

    babannemden biliyorum, evet öyledir.. özenle teyit ederim :)

    * * *

    "herkesin yüreğinde aşktan da üstün duyguların hâkim olmasını diliyorum."

    burada işlenen tema aşk meselesi, bu meseleyi çözdüğüne inanan bir insan olarak söz alıyorum.. hem de büyük bir iddaa ile,

    aşk denilince, ulaşılamayan erişilemeyen bir unsurun var da olduğunu hiç kimse yadsımaz diye düşünüyorum.

    zaten bu sebeple aşk meydana gelir.

    erişip, ulaşamadığımız bir insan örneğin.. onan tutku duyarız, ulaşamadığımız sebebi ile olmadık hayaller peyda ederiz.

    böyle oldukça da, karşımızdaki insan ile hiç alakası olmayan hayal ürünü eşi benzeri olmayan bir mahbub türetiriz.

    insanî aşk böyledir..

    şimdi bu kıssadan hisseyi ele alalım, ve Allah aşkını anlamaya çalışalım.

    Allah sonsuzluğa değin keşfi mümkün olmayan bir unsurdur.. bu sonsuzlukta, her cüzî keşif, Allah'ın bi radım öteye gitmesi ile sonuç bulur.

    anlatabileceğim üzere.. Allah'a asla ve asla tam anlamı ile eremeyiz.. her ermiş olan da, O'na farklı bir ölçüde yakınlıkta erebilmiştir.

    işte ilahi aşk da budur.

    hani Allah ? gösterin bakalım ! diyenlerin zekası; bir bakıma hâlâ materyal safhadadır.. yâni, seyr-u sülûk 'da mesafe alamamış bir durumdadır. bu bakımdan da, Allah'a bir şekil şemal tahayyül eder.

    ama yanılıyordur !

    Allah denilen, her türlü sınırın ötesindedir.. bu bağlamda söylenebilir ki; aşk bir yolculuk şeklidir, varılacak bri istasyon değil.

    * * *

    "Hikaye cok güzeldi"

    merhaba kayhan bey..

    hikâye bana tanıdık geldi. Amak-ı Hayal 'de mi geçiyor acaba diye sormadan edemedim kendime.

    süveyda onaylarsa, sizi bu kitapdan haberder etmiş olalım ;)

     
  • At 12:04 AM, Blogger suveyda said…

    awara,
    aynı tadı bende aldığım için bu lezzeti paylaşmak istedim awara.
    yüreğin huzurla dolsun inş.




    gönül pınarı,
    sizin hikaye de çok güzeldi gönül pınarı.
    ihanet değil mi?aşka zarar verebilecek bir düşman olsa gerek.Aşk aslında o kadar farklı bir olgu ki.insan bakabildiği pencereden baktığı kadarını görebilir.yüreğinde ne ekilmişse, ne yetiştirmişse aşkla onu sunabilir ancak.aşkla yapmak, aşkla kalkmak, aşkla yürümek, aşkla savaşmak, aşkla doğrulmak, aşkla sevmek, aşkla vazgeçmek ve aşkla tutunmak.şefkatide kalbe koyan,orada yaşatan bir aşk değil midir?son cümle; ihanetide aşkla yenebiliriz ancak değil mi?





    kayhan,
    benim dükkanda kötü bişey olmaz diye desem ukalalık mı yapmış olurum:)
    güzeldi demi.benimde hoşuma gitti.
    ricaoviç.






    kazım mızrak,
    kazım bey , bilmem hatırlıyor musunuz?Bu blog aleminde yorumlarda ilk tanışmamız bu aşk konusu yüzünden olmuştu.üstelik ladybirdin sayfasında:)
    ben fransız atasözüsü "aşk eşeğe bile dans ettirir" demiştim.siz "vay efendim sen nasıl dersin " diye muhabbet etmiştik:)
    hey gidi günler.sonunda güzele bağlamıştık ama.hala birbirimize yazabiliyorsak uzlaşmıştık zaten.

    işte bu sebeple bu sefer insanı aşk durumuna hiç girmeyeceğim.zaten bu hikaye de insanı aşkı ön plana çıkarmak için buraya taşınmadı.
    en güzel aşk, ilahi aşk, Allah aşkı ve yansımaları ...
    insan nefes aldığı sürece, her adımını bu aşk üzerine atabiliyorsa bütün düşmanlarını ancak bu şekilde altedebilir.ancak bu şekilde aşk dolu bir hayat sürülebiliyor.aşk pehlivanını besleyen birazda bir olduğumuza göre, savaş meydanında iç çekişmelere, kavgalara fazla seyirci kalmadan o pehlivanı daha iyi besleyip savaşlardan galip çıkabilmeliyiz sanırım.

    ve o güzel cümle, aşk bir yolculuk şeklidir, varılacak bir istasyon değil.

    sanırım bir de insan yaşadıklarını ancak bu duyguyla anlatabiliyor.ne için yaptın, neden yaptın sorusunun ve akabinde gelen sorgusunun tek cevabı "aşk için" olsa gerek.dünyalık aşklardan çok ötelerde...


    onayladım bile, haberdar edebilirsiniz:)

     
  • At 3:28 AM, Blogger Bâd-ı Sabâ said…

    "onayladım bile, haberdar edebilirsiniz"

    @

    siz ifâde ettikten sonra, bizimkisi mâlûmu tekrar olur. teşekkür ederim,

     
  • At 12:18 PM, Blogger suveyda said…

    rica ederim.

     
  • At 2:39 AM, Blogger Bâd-ı Sabâ said…

    "onayladım bile, haberdar edebilirsiniz:)"

    @

    Postanın sonunda.. şöyle bir ifâde var, (A’mak-ı Hayal). İnanın, bu ifâdeyi henüz farkediyorum..

    Algıda seçemeyiş, bu olsa gerek.

    Bir ironi ile, zâten bu kitapdan bahsetmiş olduğunuzu anlatmak istemiş olmalısınız.

    Yine de dikkatimden kaçmış..

    Hayır.. kendimi kötü hissetmiyorum, bilakis; bir gerçeğin şuûruna erdiğim için mutluyum.

    Kendimi tebrik ediyorum :)

     
  • At 11:41 AM, Blogger suveyda said…

    bende diyorum zaten bu ayrıntıyı gözden kaçırmış olmalılar diye:)

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1