Monday, April 02, 2007
EZİLİYORUZ, BOZULUYORUZ VE DÜZELEMİYORUZ

Amerika’da internette sapık ruhlu insanları (insan demekte zor ya) yakalamak ve deşifre etmek için polis-medya işbirliğiyle yapılan bir program var.Sizlerde görmüşsünüzdür.Nette bir süre konuştuktan sonra buluşma yeri ayarlanıyor, ki bu daha çok evler oluyor, buluşma yerinde adam diyeceğimiz yaratık beklediği kişi yerine program yapımcısı ve polislerle karşılaşıyor.

Bu yakalanma esnasında bazıları kaçmaya çalışırken, ki kaçmak imkansız oluyor artık zaten, bazıları da her şeyin bittiğini sandıkları hisle konuşmaya başlıyorlar.Haberlerde birkaç kez bu programın düzenleyişine şahit oldum ve içler acısı durumlarla karşılaşabiliyorsunuz.

İnsan bazan öyle bir duruma geliyor ki artık hiçbirşey sizi şaşırtmayabiliyor.Bu, geldiğimiz durumdan, yaşanılanlardan, şahit olduklarımızdan, duyduklarımız ve gördüklerimizden kaynaklanıyor elbette.Pek çok kişi ve ortam tarafından bunlar doğal olarak gösterilmeye çalışılsa da hiçbir zaman doğal olmayacak ve ben her defasında şaşırmaya devam edeceğim.

Bahsettiğim programda sapık olarak nitelendirilen insanlar öyle sokak serserileri, işi gücü olmayan, parasız pulsuz olmayan kişilerde değil.İşin ilginç tarafı içerisinde iş adamlarının da olduğu, zengin, parası, malı mülkü olan, mevki sahibi olan insanlar.Üstelik hadi genç olsa neyse, yapar diye gafletle söyleyebileceğimiz gruba giren kişiler de değil, aksine yaşını başını almış, çoğunlukla otuzlu, kırklı yaşlarda olan insanlar.İşin daha kötü tarafı buluşmaya gittiği kişiler daha çok küçük ve kendi çocukları yaşlarında.

Geçen gün şahit olduğum yakalanma esnasında ki program yapımcısının söylediği söz aslında herşeyi anlatmaya yetiyordu.Yine sapık ruhlu biri ve buluşmaya geliyor, karşısında kameraları görünce şaşkınlık içerisinde masaya oturuyor ve sunucunun şu sorusuna muhatap oluyor.


-Eğer bu kız, senin çocuğun olsaydı razı olur muydun?

-Tabiki hayır , razı olmazdım,

şeklinde verilen cevap aslında herşeyi özetliyordu.Kendimiz için istediğimizi, başkası için istediğimiz zaman gelince, kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyi , başkasına da yapmayınca işte o zaman adam olacağız.Belki o zaman insan olma sıfatını taşıyıp insanca yaşama erdemine kavuşmuş olacağız.

Olaya her ne kadar Amerika’da yaşananlardan başlasamda ülkemizde de ortaya çıkmayan bizlerin bilmediği bir sürü örnekleri vardır eminim.En basitinden açılan saçma sapan sitelerden, gazete köşelerinde yayınlanan akıllara zarar ilanlardan, televizyonlarda izlediklerimizden anlayabiliriz durumun vehametini.Bu çocuklarımıza interneti, televizyonu yasaklamakla çözümlenecek bir olay değil, ki adım başı net olan bir ülkede yaşıyoruz ve arayan mutlaka bulur.Kendi evinde televizyonu bulamayan çocuk komşusuna gidip orda izleyecektir.Bütün bunların ötesinde şuurlanmak ve şuurlandırmak.Önce kendimizden başlayacağımız hareketle ancak aileler düzelirse toplumlar ayağa kalkar ve bireyler o zaman kurtarılır.

1400 sene evvel yaşanılan olay ne kadar da günümüze ışık tutuyor ve cevap oluyor bütün sorulara.

"Bir gün Kureyş kabilesinden bir genç Hz. Peygamber’in (sas) huzuruna gelerek, “Ey Allah’ın elçisi, bana zina etmek için izin ver.’’ dedi. Ashaptan bazıları, bu ifadeleri İslam terbiyesine aykırı görerek genci azarlayıp üzerine yürüdüler. Hz. Peygamber ise son derece sakin bir şekilde delikanlıya seslendi ve “Yanıma gel, otur’’ diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet etmeye başladı:

-Söyle bakayım; bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?

-‘Yoluna feda olayım, hayır kesinlikle istemem.


-Zaten hiç kimse annelerine böyle birşey yapılmasını istemez. Bir başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?

-Hayır, uğrunda öleyim ey Allah’ın elçisi, razı olmam.

-Öyleyse hiç kimse kızlarıyla zina edilmesine razı olmaz.

Hazreti Peygamber (sas) delikanlıya kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Delikanlı hep “Yoluna feda olayım, hayır istemem’’ diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber, elini bu gencin omuzuna koyarak, “Allah’ım! Bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru!’’ diye dua etti. Hadisi rivayet eden sahabinin söylediğine göre, o genç böyle şeylerle bir daha ilgilenmedi. "
(ailem)

Bir uçurumdan yuvarlandığımız, trenin rayları altında kaldığımız aşikar artık.Bir taraftan küresel ısınmaya maruz kalırken, diğer taraftan onarılmaz yaralar açan, aile kurumlarını ve dolayısıyla toplumu çökerten küresel bir bozulmanın eşiğindeyiz.


Arkadaşımın her zaman söylediği çok güzel bir dua vardı.”Allah her zaman iyi insanlarla karşılaştırsın”.Evet Allah hepimizi iyi insanlarla karşılaştırsın, fakat önce kendimiz iyi olmak şartıyla.

Ve son söz,
“Allah sonumuzu hayretsin”


Amin…

Herkese hayırlı haftalar...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤9:16 AM  
2 Comments:
  • At 10:28 AM, Anonymous Anonymous said…

    HAYIRLI GÜNLER

    ZOR ZAMANDA MÜSLÜMAN OLMAK

    Her şeyin bir zamanı vardır.
    Elbette Müslüman olmanın da zor zamanları vardır.
    İşte böyle bir zamanda başarılı olanlar,inançları çağlara taşıyan insanlardır.
    İnsanlığın hayatını hayat yapan "İMAN" gaye idealinden mahrum,her şeyin menfaat doğrultusunda yürütüldüğü,sapık inançların baş gösterdiği,zina ve haramın mübah sayıldığı bir dönemde,asrı saadet modeliyle nübüvvet bahçesinde gül gibi yetişebilmektir zor zamanda Müslüman olmak...
    Karşıda karanlık bir inkarcılık kütlesi varken "KALK VE İNZAR ET" çağrısına uyabilmektir de ayrıca...
    Alâkasızlığı,dışlanmayı,taşlanmayı,kınanmayı deli,şair,sihirbaz diye hakarete uğramayı sîneye çekebilmektir...
    Her türlü itibar kaybına hazır olmaktır...
    Bütün insanlar senin karşında cephe almışken "hasbunallâhi venîğmel vekîl" diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.

    Çoook çalışmamız lazım çookkk...

     
  • At 9:27 AM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    teşekkürler katılımınız için.
    anlattıklarını inş her zaman her yerde, her ortamda yapanlardan oluruz.ki o kadar zor ki böyle ortamda, bu kadar pisliğin arasında yaşamak.
    Allah sonumuzu ve her anımızı hayır etsin inş.
    zor zamanda müslüman kalabilenlere, şartlarını yerine getirebilenlere ne mutlu.

    evet çok çalışmamız lazım çokk:)
    saygılar.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1