Wednesday, April 18, 2007
BİR HÜZNÜN DUASI
Taifliler, önce, Rasul-i Ekrem’i alaya aldılar.Sonra hakarete başladılar.Kendisini sokaklarda yuhaladılar.Daha sonra da Taif’ten çıkmaya mecbur ettiler.Her iki taraftan taş yağmuru başladı.Rasul-i Ekrem’in ayakları kan ter içinde kaldı.Ayakkabıları kan doldu.Sağdan ve soldan atılan taşlardan, yol arkadaşı Zeyd de yaralandı.

Hava çok sıcaktı.Bunaltıcı bu sıcak hava içinde Taifliler, usanıncaya kadar takip etmişlerdi.Yol üstünde küçük bir bağ vardı.Taifliler kıymetini bilmedikleri misafirlerini bu bağa kadar taşlamışlardı.Taif seyahatinde uğradığı bu feci muamele, Rasul-i Ekrem’i çok müteessir etmişti.Fakat kimseye beddua etmiyordu.Bu suretle, ilahi peygamberliğinin delillerinden birini daha göstermiş oldu.

Ancak Rasul-i Ekrem, Peygamberlik hayatının en nazik noktasında bulunuyordu.Hayatı boyunca, uğradığı en büyük acı bu idi.Hıristiyan tarihçi Corci Zeydan’ın da dediği gibi.

Bir çardağın gölgesi altında ellerini kaldırarak, şöyle yalvarmıştı:

«Allah'ım insanlar karşısındaki zayıflığımı, güçsüzlü­ğümü ve çaresizliğimi sana söylüyorum.


Ey Merhametlile­rin en merhametlisi, sen zayıfların Rabbisin. Ve sen benim Rabbimsin. Beni kimin ellerine emanet ediyorsun? Bana kötü davranan yabancı birinin ellerine mi? Yoksa bana karşı silahlandırdığın bir düşmana mı? Buna aldırmam, yeter ki senin gazabın olmasın. Fakat senin yardımın be­nim için daha geniş ve daha rahattır!

Tüm karanlıkları aydınlatan ve bu dünyayı da ahireti de düzene sokan Nu­runa sığınıyorum. Yeter ki senin kızgınlık ve gazabın üze­rime olmasın. Dilediğine yardım etmek senin elindedir. Senden başka güçlü ve kuvvetli yoktur.»


Mevlana Muhammed Ali der ki:
Bu kadar feci şartlar içinde, bu kadar yüksek duygulu bir ruhun temizliğini takdir etmeyecek hassas bir kalp bulunabilir mi?Bir yalancı davacının müthiş işkencelere uğradıktan sonra, bu kadar asil duygulara tercüman olması tasavvur edilebilir mi?

Hz.Muhammed, bir insanın dayanabileceği bütün şiddetlere göğüs germiş, bir insanı intahara sevkedecek bütün felaketleri akıllara hayret verecek bir sabırla karşılamıştır.Allah’a bu, ne metin iman! İlahi iradeye bu , ne yüksek bağlanış! Rasul-i Ekrem, Allah’ın rızasına nail olduktan sonra, başına gelen bütün felaketlerin bir hiç olduğunu söylüyor.

Peygamberimiz – İslam Dini ve Aşere-i Mübeşşere
Zekai Konrapa


Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤9:03 AM  
10 Comments:
  • At 11:45 AM, Anonymous Anonymous said…

    Allaha kul olmayı bize öğreten Güllerin Efendisi Alemlerin Sultanı Sevgili Peygamberimize Selat ve Selam olsun

    Kutlu doğum günü haftası tüm müminlere kutlu olsun ve bu hafta münasebetiyle bir yazıyı buraya iktibas etmek istiyorum:
    ...................................
    KULLUĞUM SULTANLIĞIMDIR

    "Hatırlıyorum, bir tanıdığım 'Niçin namaz kılıyorsun?' diye sormuştu da hemen cevap vermek yerine, başka bir soruyla mukabele etmiştim: 'İlletini mi öğrenmek istiyorsun, hikmetini mi?' Şaşırmış, 'bu ne demek oluyor' demişti. Şöyle bir açıklama yapmıştım: 'İllet, hakiki sebep demektir. Hikmet ise, gözetilen fayda ve menfaat.'

    'Şu halde illeti nedir?'
    'İlâhî emir, sadece emredildiği için kılıyorum.'
    'Ya hikmeti?'
    'Saymakla bitmez. Ben, hemen aklıma gelenleri söyleyeyim. Herşeyden önce, cehennem ateşinin kalkanı, kabir azâbının siperi ve cennet kapılarının anahtarıdır. Ebedî saadet, onun sonsuza uzanan bir meyvesidir.

    Namaz kalbe gıda, rûha şifa, bedene sıhhat, vicdana ölçü, akla istikâmet, iradeye kuvvet ve duygulara intizam verir.

    Namaz, hayatı disiplin altına alır, günahtan korur, manevî kirleri temizler. Ruh, onunla nefes alır, huzur bulur, sükûna erer, Rabbine yönelir. Mânevî yükselişin merdivenidir namaz; bütün ibadetlerin özüdür.

    Ancak bunların hiçbiri olmasaydı bile ben namazımı yine kılacaktım. Çünkü, faydalar teşvik edici olabilir, fakat asla hakiki sebep olamaz. Önce istenilmez, belki sonra verilir.'

    O zaman söyleyemedim, dostuma şunları da söylemek isterdim:

    'Namaz îmânımın ifadesidir, acizliğimin, zayıflığımın, çaresizliğimin, kısacası kulluğumun itirafıdır.

    Namaz gözümün nuru, gönlümün gözbebeğidir. Dünyam onunla aydınlandı, hakikatı onun ışığıyla gördüm, diğer varlıkların ibadetlerini onun ilhâmıyla bildim.

    Secdedeki zilletimde izzetimi bulmuşum. Allah'a baş eğişim, başkasına baş eğmeyeceğime dair yeminimdir. Alnım yeri öperken, rûhum da beni sayısız ni'metlerle yaşatan rahmet elini öpmektedir.

    Namazda ben âlem olurum, âlem de ben olur. Yüce divanda kâinatın sözcülüğünü ederim. Dilsiz varlıklar benim dilimde dile gelir.

    Seccade tahtım, secde saltanâtım... ve kulluğum sultanlığımdır."
    (Ömer SEVİNÇGÜL)
    ..............................
    Dualarda dualaşmak duasıyla
    Allaha emanet olunuz

     
  • At 3:03 PM, Anonymous Anonymous said…

    everytime we have to be inside of boundary

     
  • At 6:20 PM, Blogger Gönül Pınarı said…

    Kâinat, O'nun yüzü suyu hüretine yaratılan bir Peygambere ümmet olmak, şereflerin en büyüğü olduğu için, biz O'na ümmet olarak yaratan Rabbimize ne kadar şükür etsek azdır.
    Bütün mahlukatın kendi hal ve kal dilleri ile ettikleri selam ve salatları, biz de O'na takdim ediyor, şefaatini talep ediyoruz.

    Yeryüzü Efendimizin doğumu ile gerçek manada aydınlandı, nurlandı. Mecusilerin ateşi söndü, kisraların sarayları yıkıldı ama, yer yüzüne saadet ve selametin, huzur ve bereketin temelleri atıldı.

    O'nun bir eli bile bir çok mucizeye vesile oldu. O el ki, haşmetle kalktığı zaman ay ikiye bölündü, rahmetle indiği vakit tekrar birleşti. O el ki, beş parmağında beş kurnalı rahmet çeşmeleri akıttı, avucuna aldığı taşlar zikrederdi, elini sürdüğü yaralar şifa bulurdu.

    O eli öpme saadetine erenlere ne mutlu.

    Ama biz de O'nun yolunda gider, O'na hakiki ümmet olursak, inşallah mahşerin dehşetinden elimizden tutacak, bizi sıkıntılardan kurtaracaktır. Biz de o zaman o eli öpme bahtiyarlığına ermeyi ümit ediyoruz.

    Kutlu doğum haftası İslam alemine ve tüm insanlığa kutlu olsun, Rabbim hayırların celbine, şerlerin define vesile eylesin inşallah

     
  • At 10:56 PM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    çok güzel bir paylaşım mehmet bey, teşekkür ederim.
    dualarımızın kabuluyle inş.
    namaz illaki namaz.




    anonymous,
    hımmm,
    evet belkide.
    belirlenen sınırlar, bizim belirlediğimiz sınırlar, kaldığımız, kalabildiğimiz yada kalmamız gereken sınırlar.
    böyle işte...





    gönül pınarı,
    amin .
    Allah razı olsun gönül pınarı.
    inş ümmetine yakışır fertlerden oluruz.
    bu arada yeni yerinizde hayırlı uğurlu olsun, nasıl olsa orayada gelecem:)

     
  • At 11:20 PM, Blogger Kayhanoviç said…

    everytime we have to be inside of boundary

    ney ya ? :)

    bu arada cok güzel yazı idi
    tşkürler.

     
  • At 12:13 AM, Blogger suveyda said…

    kayhan,
    "her zaman sınırlarımız içinde olmak zorundayız" diyo arkadaş.

    anladın sen de uğraştırıyon beni:)

    eğer çağrıyı izlediysen en etkilendiğim kısmıdır.
    taif sokakları hüzün kokar.

     
  • At 11:07 AM, Anonymous Anonymous said…

    Fotoğrafın altında
    "sometimes we have to be outside" yazıyoduda

     
  • At 2:20 PM, Blogger suveyda said…

    aonymous,
    farkındayım ona ithafen dediğini.
    çok dikkatlisin, ayrıntıları kaçırmıyorsun:)

     
  • At 2:36 PM, Anonymous Anonymous said…

    Evet çünkü hayat ayrıntılarda gizli!
    İyi cumalar

     
  • At 8:43 AM, Blogger suveyda said…

    Hımmmm,
    evet belkide,
    demek ki hayatın gizlerine ermek biraz zor olsa gerek.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1