Friday, December 08, 2006
BOZULDUĞUMUZUN RESMİDİR

Aile üyelerinin bir kaçının şehir dışında olması sebebiyle birkaç gündür annemle yalnızız.Kadın beni esir aldı nerdeyse, umarım kadın dediğim için annem de bana dava açmaya kalkışmaz.

Kapıdan uğurluyor bi ton laf: "erken gel, bir yere takılma, çabuk gel, canım sıkılıyor, bekletme beni"."Anneciğim , güzelim sende beni iyice palyaço yaptın ha " diyorum gülüyo.Neyse emir büyük yerden diyorum ve hiçbir yere uğramadan evde alıyorum soluğu.Buyrun komutanım hizmetinizdeyim diyorum başlıyoz kadını eğlendirmeye.

Aslında konu annem değil tabiki, başka bişey anlatmak istiyorum. Baktım annem televizyon bakıyor, bende bakayım dedim az.Kanalları karıştıryorum, bir kanalda bakıyorum bir sürü insan toplanmış, hayırdır ne oluyor, gene mi bir olay demeye kalmadan mesele anlaşılıyor.Program kadınları yenileme programı gibi bişey.Çünkü bir kadın ancak bu kadar manen bozulabilir ki madden düzeltilmek istensin.

Kadın şöyle diyor: "benim iki tane çocuğum var, evliyim, yaş 35, ama bir sabah uyandım ki kendim için bu zamana kadar bir şey yapmadığımı fark ettim.Karar verdim bundan sonra kendim için yaşayacağım".
Ben tabi şok olmuş bir vaziyette "haydaaa" demekle kalıyorum hemen ardından karşısındaki estetisyenler soruyor:"ne oldu da bunca sene sonra böyle bir karara vardınız, neden bunca sene değil de bugün".
Kadın da ki cevap asalet dolu: "bir sebebi yok, öyle işte".İşte kadına bakıyorlar, daha nasıl gençleştirebiliriz,nasıl güzelleştirebiliriz düşünceleri arasında diğeri geliyor.

Onun hikayesi daha içler acısı.Teferruata girmeden şunu söyleyebilirim, bayanın tek arzusu dansöz olmakmış ve oda iki evlada sahip biri.Tek hayali de İbo Show da gösteri yapabilmek.Çok afedersiniz ama ben içimden de dışımdan da "yuh" diyorum.

Bilmiyorum ya, benim anlayış seviyem mi düşük yoksa bunlarınmı çok yüksek çözemedim daha.Ne oluyor bu bayanlara?Nasıl bir mizaçtır bu, nasıl hayallerdir bunlar?Hadi anne olmasan, çocukların olmasa empati kurup seni anlamaya çalışacam ama bu şekilde dinlemek bile mümkün değil.Hayatı yarılamış bir annenin nasıl böyle hayalleri olabilir?
Benim bildiğim ondaki tek hayal, evlatlarını okutmak, vatana millete ve kendisine hayırlı evlat yetiştirmek ve nihayetinde mürüvetlerini görmek olur.Annelik olgusunun bile içini boşaltmışlar, biz böyle mi sağlıklı bir nesil yetiştirecez?Bir evladı yetiştiren, ona şekil veren baba değil annedir ve bir anne böyle hayaller kurabiliyorsa ben düşünürüm ki orda bir bozulma, bir çürüme var.Teşhircilik kanımıza işlemiş artık.Balık kokarsa tuzlardık ama şimdi tuz kokmaya başladı.Değişmesi gereken bedenler değil, ruhlar olmalı.Anne çökerse, aile de çöker, aile çökerse, toplum da çöker.Daha nereye kadar çökebiliriz ki, dibe vurmadık mı artık?

Sürekli evlatların sorumsuzluk ve düşüncesizliğinden şikayet eden bizler buna nasıl bir kılıf uydurabiliriz ki?

Bedene neşter atabilirsiniz ama ya ruhuna!
Ne diyeyim ki, kelimelerin tükendiği an bu andır.
ALLAH sonumuzu hayretsin.

Gidişat gidişat değil ama beterin beteri vardır derler ya, daha beteri ne olabilir diye düşünmekten de kendimi alamıyorum.

Bir taraftan şaşkınlığımı atmaya çalışırken hemen kanalı değiştirdim.Sonuçta annemle beraber izliyorduk.Ya annem de bir sabah uyanıp "artık kendi hayatımı yaşamaya karar verdim" derse ne yapardık biz.
Kadını zehirlemeden son vermek gerekiyordu bu çin işkencesinden beter duruma.
Anne bakma sen onlara "ben varım" , daha büyük değişiklik mi olur muş hayatında diyorum bende.

Şimdi kendimize soralım bakalım yapılan hata nedir?
En kötüsü de uçurumdan yuvarlandığımız halde hatamızı da anlayamamak!
Öyle bir bozulduk ki düzelmemiz mucize artık.
Yapmayın Allah aşkına ya.
posted by suveyda @ Permalink ¤8:40 PM  
5 Comments:
  • At 11:14 AM, Anonymous Anonymous said…

    Aslina bakarsaniz artik hic birsey sasirtmiyor beni,televizyon kültürü denilen olay( ki neresi kültür anlayabilmis degilim) kanimiza gizli bir zehir olarak, günden güne enjekte edildi ve bozulma,sapitma,akli hic olmadik yerlerde unutma olarak topluma geri dönmeye basladi.
    Insan kendisinden ne kadar uzaga düserse,saniyorum kokusmusluk o kadar ayyuka cikiyor.
    Degerlerini tüketen bir insanin kaybedecek neyi olabilir ki?
    Erozyon,sel felaketi, deprem gibi afetlerden degil ama, ahlakin tüketilip yerlere düsmesi gözümü fena korkutuyor.
    Gayet güzel özetlemissiniz " Balık kokarsa tuzlardık ama şimdi tuz kokmaya başladı".

    Kisi kendini kaybettigi yerde aramaya baslamadikca, bu isler böyle sürüp gidecek.
    Allah bir toplumu degistirmek icin bile, o toplumun buna hevesli olmasini sart kosuyor, kendini yitirdigini farketmeyen, neyi arayacak ki!
    Cok ararsa ahiret islerine bagli hutameden tek kisilik bir ates banyosunu mutlak bulur...

     
  • At 12:26 AM, Blogger Kayhanoviç said…

    müzik olayı hayırlı olsun:)

    yazına gelince de her koyun kendi bacağından asılır sözü ile

    tüm değerlerimizi kaybetmiş bulunmaktayız. benimde en uyuz olduğum nokta budur aslında.

     
  • At 12:54 AM, Blogger ladybird said…

    Ahiret İnancı

    Okumanizi tavsiye ederim..

     
  • At 4:18 PM, Blogger Bâd-ı Sabâ said…

    @ Süveydâ

    Allah râzı olsun, çok guzel bir yazıydı. Guzel olan işlenen konu tabi, degindiğiniz husus, ders almamıza vesile oldu.

    Yoksa insanlarımızın bu şekilde ahlâk-ı islâmiye'den uzaklaşmaları ağlanacak derecede vahim..

    Rabbim sen bizlere merhamet eyle, kötünün şerrinden uzak tut; bu insanları akıllandır, onların dert ve ihtiyaçlarına cevap ver.

    Günün sözü: Akıl başta olmayınca, edep ayağa düşermiş.

     
  • At 11:37 AM, Blogger suveyda said…

    monaruz hoşgeldin,
    televizzyon da değil aslında bu.ben ordan sadece yansımasını gördüm.sonuçta bu insanlar bizim aramızda yaşıyor.belki bir arkadaşımız, yakınımızın yakını, belki komşumuz yani çevremizden bizden biri.
    kötü olansa artık adım başında raslıyoruz bu insanlara.insanlar o kadar sıkılmış ve bunalmış ki herşeyden doğrunun ne olduğuna bile şüpheli bakıyorlar.
    "utanmadıktan sonra istediğini yap" diyen Peygamberimiz de (sav) bunu kastetmiş olmalı.
    doğruyu senin dediğin gibi kendi içimize dönerek bulabiliriz sadece.hayatın yanlış duraklarında bekliyoruz gelmeyecek otobüsü.



    kayhan,
    sağol kayhan başka türlü hayredecktik ama olmadı:)

    bi söz daha var ki kayhan " o koyunun kokusu yedi mahalleyi sarar".

    eleştirirken eleştirilen konuma düşmemek ümidiyle inş düzelir demekten başka bişey kalmadı elimizde.
    değerlerimize sahip çıkmadıktan sonra düzelmemiz polyanacılık olur ya oda başka mesele.



    ladybird,
    evet güzel bir yazıymış ladybird.paylaştığın için tşkler.

    bir kaç alıntı yapayım.

    "İnananlara, inançlarını hayata tatbik etmek isteyenlere gerici diyenlere bakınız. Yaptıklarına bakınız... Fesat fesat fesat...


    Kötülükleri, fesatları, fitneleri önlemenin, yangınları söndürmenin, felâketi durdurmanın çareleri ve çözümleri vardır. Bunlardan biri de, dünya sevgisini ve hırslarını frenlemek, ahiret inancını, Allah korkusunu yüreklere koymak, şuurlara (bilinçlere) işlemektir.

    Dünyanın bugünkü durumu bir kıyamet öncesi manzarası arz ediyor. Bunu geciktirebiliriz. Dinle, inançla, ahlâkla, faziletle... "



    kazım mızrak,
    cümlemizden razı olsun Kazım bey.esfr hepimiz aslında biliyoruz bu durumları ben sadece gündeme getirdim.keşke böyle bir yazı yazmak durumunda kalmasaydım.

    duanız için amin

    ve size katılmakla beraber

    İLLA EDEP , İLLA EDEP.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1