Saturday, September 22, 2007
ÖLÜMSÜZ KAHRAMANLARA
Hayat bazan öyle anlar yaşatır ki insana; sevdiğiniz bir adım ötede durur da siz engellerin ardında bakakalırsınız.Ne dokunabilir, ne konuşabilirsiniz.O, orda durur, siz sadece bakarsınız.Ötesi olmaz.

“Allah kimseye vermesin.Dayanılacak bir acı değil bu.Ama Allah sabrını veriyor.Acı büyük olunca sabrıda büyük oluyor.Çok üzülüyorum ama diğer yandan şehit annesi olma gururu beni mutlu ediyor, onurlandırıyor.Yine de Allah hiçbir anneye bu acıyı yaşatmasın”

Bir şehit annesinin ağzından değil, yüreğinden dökülen cümleler bunlar, gözyaşları eşliğinde.Sanki kalbi yarılmış, dile gelmiş, kelimelere dökülmüş.Evet onların acısını anlamak çok zor, hatta imkansız.Yine başka bir şehit annesi söylüyordu:
“ ne bayramın, ne anneler gününün gelmesini istiyorum, dayanamıyorum, mezarına dahi gidemiyorum”.

İnsan bunları izlerken, konuşulanları dinlerken gözyaşlarına hakim olamıyor.İçiniz acıyor, bir yerleriniz burkuluyor ve gözyaşlarınız altında eziliyor, kalıyorsunuz.Öyle üzülüyorum, kahroluyorum diye izlememezlik yapanlardan, uzaklaşanlardan da değilim.Tekrar tekrar izliyorum, nerde bulursam bakıyorum.Üzüleyim, ağlayayım ki; ağlamayı, üzülmeyi unutmayayım, bu duruma alışmayayım.Ki zaten çokta yabancısı sayılmam bu durumların.

Abim terörün en kötü zamanlarında Şırnak’ta askerliğini yaptı.Askere gitmeden önce sürekli Şırnak’a gideceğim derdi.Biz gülerdik haliyle, olmaz derdik ama gerçek oldu ve gitti.Nasıl gönderdiğimizi bir biz, bir de Allah bilir.Ben gitmesem, sen gitmesen kim gidecek doğru evet ama yine de ateş düştüğü yeri yakıyor.Bazı şeyleri kabullenmek çok zor gelir insana.Hele ki bu çok sevdiğin insanlarla alakalıysa.

Bazan günlerce haber alamadığımız zamanlar olurdu.Telefonla ulaşamazdık, konuşamazdık, sesini duyamazdık.Meraktan ölecek durumda iken arkadaşlarına ulaşırdık.Müsait olmadığını, dışarıda olduğunu, yemekte olduğunu, uyuduğunu söylerlerdi.Yalandı.Çoğu zaman operasyonda olurdu halbuki.Biz anlardık ama anneme demezdik bunu hiçbir zaman.O dayanamazdı bilirdik.

Ailecek sürekli Mehmetçik programlarını izler, asker haberlerini takip ederdik.Her haber başlayışında korkuyla oturur, korkuyla kalkardık.Hele annem.Bizden habersiz gider gizli gizli ağlardı.Onu teselli etmek çok zordu.Gece geç saatlere kadar yatmaz televizyondaki haberlere bakardı.Gece kalkar dolaşırdı.Düşünün işte; bir anne evladından haber alamadığı zamanlarda neler yapar.

O bizim evimizin neşesiydi.Gelişini kapıyı kapatışından anlardık.Öyle bir kapıyı çarpardı ki, bütün binada ses yapardı.Evet abim geldi derdik o zaman.Ne bayramlarda geldi, ne de özel günlerde ve biz onun yokluğunu hep hissettik, onu özledik, onsuz bayramların hiç tadı yoktu, evde gürültü yapan yoktu, bizi kızdıran, oramıza buramıza vuran yoktu.Onu gerçekten çok özlüyorduk ve bütün bunları bizler yaşadık tüm asker aileleri gibi.

Bazan telefonda yediği yemekleri anlatırdı.Çorbadan taşlar çıkıyor derdi.Hatta sevmediği çorbanın tadını almamak için içine bir sürü ekmek doğrarmış.Biz onla dalga geçerdik.Gördünmü bizim yaptığımız yemeklere laf ederdin, şimdi ye bakalım onları diye.Oysa her sofraya oturuşumuzda lokmalar boğazımızda düğümlenirdi.Onun sevdiği yemekleri, patates kızartmasını görünce gözlerimiz dolu dolu olurdu.Diyorum ya onsuz hiçbirşeyin tadı yoktu.

Her çizgi film görünce o aklıma gelirdi.Çok severdi çizgi film izlemeyi.Ben ise hiç sevmezdim.Keşke olsada izlese derdim.Bir laf bile etmem, yanında sakin sakin oturur bende izlerdim derdim.Keşke.İnsan sevdiğinden ayrılınca o kadar keşkeleri oluyor ki.Büyük sevgileri ancak ayrılıklar tartabiliyor.

Ona günlerce ulaşamadığımız zamanlardaki çaresizliğimizi, umutsuzluğumuzu anlatamam.Ona ulaşamayıpta onun telefonunu aldığımız zamanlardaki sevincimizide anlatamam.Hep Rabbimize şükrettik, teşekkür ettik.

Sonuç olarak diyebilirim ki; şükürler olsun abim askerden sağ salim döndü.Rabbim, onu bizlere bağışladı.Askerden dönünce aylarca kendine gelemedi.Geceleri uyuyamıyordu, sürekli sayıklıyordu, kabuslar görüyordu.Sonunda hayatını düzene soktu ve yaşadıklarını unutmaya başladı ve şimdi onunla beraber çizgi film izliyoruz.Ben arada sıkılıyorum ama yine de laf etmiyorum.İyki yanımızda o.Varsın izlesin.

Herkesin hikayesi böyle güzel bitmiyor.Şehit olupta ailesine dönenler ve ebedi saadete kavuşanlar da var.Bu kötü değil elbette.Nasıl kötü olabilir ki.Ama hani şehit annesi diyor ya bu acıya dayanmak kolay değil, aksine çok zor.Allah kimseye evlat acısı vermesin.Böyle bir sınavla sınanmak hayatın en kötü tecellisi olsa gerek.Herşey O’ndan geldiğine göre buna da dayanılır.Ama çok zor.Fazlasıyla zor.

Her şehit haberi izlediğimizde, o aileleri, yakınlarını görünce benimde içim parçalanıyor.Şehit evlatlarının bedenlerine sarılan annelerin acılarını ne tarif edebilir, ne dindirebilir ki? Hiçbir şey.Sabretmek, sabretmek, sabretmek ve sadece ve yalnızca O’na sığınmak.Necip Fazıl’ın ifadesiyle gerisi angarya.Geriye kalansa üç beş askerlik fotoğrafı ve her okuyuşta “anne ben ölürsem arkamdan ağlama” şeklinde başlayan asker mektupları.

Kabirleri nur, mekanları cennet olsun inş.Onlar hakkında ne yazsam az.Sözümü kelamın en güzeline bırakırsam, Rabbim şöyle buyurur
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.” (bakara-154).Allah ailelerine sabır versin, dayanma gücü versin.” Eyvah oğul Öpmeye doymadığım hayırsızım / Sevmeye kıymadığım yürek sızım /Şimdi omuzlarında Melekler Ağlasın.”

Not: Stv’de ölümsüz kahramanlar adı altında yayınlanan güzel ama bir o kadar hüzünlü program var.İzlemenizi tavsiye ederim.

Labels: , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤11:10 AM  
8 Comments:
  • At 11:50 AM, Blogger Kayhanoviç said…

    Eline yüreğine sağlık valla çok güzel yazmışsın. Abinin yaşadığını biliyorum allah korusun da acaba diyerek okudum hep. Ne biçim anlatıyorsun allah allah.
    Gecenlerde gaziler günüydü acaba kaç kişi hatırlardı yada gazilerimize ne kadar değer veriyoruz. Her zaman derim ki bu ülke önce şehitlerini unutur. bunu dediğimde ohwaaa huu gibi sesler olur ama gercektir. Hemen unuturuz. tuttutrmusuz 99 yılından beri 30.000 şehit. şimdi kaç? 30.000...

    Yada şehitler üzerinden siyasete kalkısılır,göstermelik vatansever olunur.Bunların hepsi benim ülkemde oluyor.
    Neyse tüm şehitlerimizin toğrağı bol mekanları cennet olsun

     
  • At 2:55 PM, Anonymous Anonymous said…

    insan sanır ki!
    kabe güzel.
    kabenin halbuki manası güzel
    arzulamaktan hep korktum aslında onu
    bendeki manasını acaba zedeler

    belki kavuşmak ayrılmakmış
    akil o ki ayrılmayı,kavuşmak için ister

    ben seyrediyorum ve her seferinde ağlıyorum o programı!
    Allahtan bir isteğim oluyor o zaman!
    aramızda bir sır

     
  • At 4:51 PM, Blogger Unknown said…

    kayhan,
    sahi kayhan ben de tekrar okudum fena olmuş biraz.biraz bende korktum:)
    şimdi şu şehit haberlerini izleyince hep o günler gözümde canlanıyor.her anını eksiksiz hatırlıyorum.sanki askerde olan o değil bizdik.Allah her asker ailesinin yardımcısı olsun.hele ki böyle kötü zamanlarda.
    bu tür şeyleri kendine malzeme yapan, diline dolayan insanlara zaten diyecek bişey yok.yaşamayan anlayamaz.
    kabirleri nur dolsun inş.





    hilal,
    aradan yıllar geçse de onların acılarını hiçbirşey dindirmiyor değil mi hilalcim.sen de izliyorsun ve bilirsin, herşey taptaze durur.
    alışmak ve unutmak o kadar yabancı gelir ki insana o zaman.

     
  • At 3:01 PM, Blogger Gönül Pınarı said…

    Suveyda, maşallah öyle bir anlatım var ki, insan korku filmi izler gibi okuyor yazını. Kaleme, klavyeye ve kelimelere bu kadar hakim olmak ve duyguları da bu kadar ustaca satırlara dökmek her yazar nasip olmaz. Senin profesyonel yazar olman lazım.........
    Gerçekten bahsettiğin konu, her insanın yüreğini burkacak, kalbini sızlatacak, ruhunu ürpertecek kadar duygusal bir konu. Bazı şeyleri ağız alışkanlığı olarak söyleyip geçmek kolay. Vatan ve millet söz konusu olduğunda "canımız feda" demek kolay ama, gerçekten feda etmeye gelince, hiç de kolay olmadığı anlaşılır. Zaten böyle bir zorluk olmasaydı, Rabbim şehitlik gibi bir makamı onlara vermezdi. Tabi şehitlik makamını kazanmak için de can vermek yetmiyor, bu canı insana veren Allah'ı bilmek, iman etmek ve emirlerine karşı gelmemek de gerekiyor. İnsan ancak böyle bir imana sahip olduktan sonra bazı acılara dayanabiliyor.
    Rabbim dağ başlarında insanlık düşmanı hain ve kalleşler mücadele eden ve gerektiğinde canını veren kahramanlarımıza yardım etsin. Özellikle böyle mübarek zamanlarda onlara bol bol dua edelim.
    Ölüm acı da olsa, inananlar için bu acıya dayanmak biraz daha kolay oluyor. Fani hayatı verip, ebedi bir hayat almış oluyor insan. Onun için " şehitler ölmez" deniliyor.
    Şehitler ölmüyor da, onların hatıralarına, mukaddeslerine, manevi değerlerine sahip çıkmayanların vefasızlığı insanı öldürüyor. Bir şehid annesi, başındaki örtü ile kamusal alana giremiyorsa, bir şehitin kız kardeşi, baş örtülü olduğu için okula alınmıyorsa, en temel haklarından mahrum ediliyorsa, bu durum onları daha fazla üzmez mi?
    "Benim evladım bu vatan için toprağa girdi fakat ben bu vatan toprağında kamusal alan denen yerlere giremiyorum" derse, bu durum ona ölüm acısından daha ağır gelmez mi?
    Abisini şehit vermiş bir kız kardeş, başında inancının gereği olan örtü olduğu için üniversiteye giremiyorsa, "ikna odalarında" hesaba çekiliyorsa, bu kızcağızın acısını tarif etmek mümkün olur mu?
    Gerçi aynı hak, her insan için geçerlidir. Herkesin kamusal alanı kullanma hakkı olmalıdır ama, bir şehit yakını için bu mahrumiyet daha da acı gelir. Benim evladım, kardeşim bu vatan için canını veriyor, ben vatanımın imkanlarından yararlanamıyorum" diye düşünmez mi?
    Burada şehitler üzerinde siyaset yapanalara da bir şeyler söylemek gerekiyor. Cenazelerin arkasına takılıp da sloganlar atmak, bazı yerlere mesajlar göndermek de pek etik bir davranış değildir.
    Bir şair, vatan için kimlerin neler yaptığını şöyle ifade ediyor:
    "Bu vatan için neler yapmadık ki, kimimiz öldük, kimimiz nutuk söyledik."
    Maalesef, nutuk atanlar kendilerini kahraman olarak görmeye devam ettiği müddetçe, gerçek kahramanaların hatırasına saygısızlık etmiş oluyorlar.
    Bir kere şehitlerimizi saygı ile anıyor, onlara layık olmamızı diliyorum.

     
  • At 5:37 AM, Blogger ZRPNDT said…

    Merhaba

    Abiniz şehit oldu sanarak okudum öyle ya da böyle göz yaşlarıma da engel olamadım. Allah şehit ailelerine sabırlar versin

     
  • At 2:09 PM, Anonymous Anonymous said…

    yüreğine sağlık suucum mahvettin beni..
    Hz.Allah sabır versin tüm asker ve şehid ailelerine.


    betül

     
  • At 4:31 PM, Anonymous Anonymous said…

    SORU: Şehitlik nedir?
    Kimler şehit olabilir?

    Allah yolunda öldürülen Müslümana şehit denir. Şehitlik, Allah katında yüksek bir rütbedir.

    Şehit Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup rızıklanacağı ve cennete gireceğine şehadet olunduğu için bu adı almıştır. Kur’an-ı Kerim’de şehitler hakkında şöyle buyurulur:

    “Allah yolunda öldürülenlere (şehitlere) ölüler demeyin. Bilakis onlar diridirler. Lakin siz onu anlayamazsınız.” (Bakara, 154)

    Şehit üç çeşittir

    1- Hem dünya, hem de ahiret bakımından şehit. Bu, savaş alanındaki şehittir. Bunun dünya bakımından hükmü şöyledir: Cumhura göre yıkanmaz, kefenlenmez ve üzerine cenaze namazı kılınmaz. Ahiret yönünden hükmü ise, özel bir sevaba kavuşmaktır. Bu şehit, tam şehittir.

    2- Sadece dünya hükmü bakımından şehit. Bunlar, kafirlerle veya asi ve yol kesicilerle savaşırken yaralandıktan sonra, hemen ölmeyip savaş alanından başka yere nakledildikten sonra ölen.

    3- Savaş dışında zulüm edilerek, yahut suda boğularak, Allah için ilim öğrenirken ölen kimseler de şehittir. Dünya hükmü bakımından bunlara şehit muamelesi yapılmaz. Peygamberimiz (SAV) hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor:

    “Her kim malı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Kim canı uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. Her kim dini uğrunda öldürülse o kimse şehittir. Her kim ırzı namusu uğrunda öldürülürse o kimse şehittir. (Müslim, 2/7)

    Rabbim tüm şehitlerimize rahmet etsin, kalan yakunlarına da sabır ve selamet versin.
    Rabbim hepimizi başta Peygamberimizin olmak üzere şehitlerimizin şefaatinden mahrum etmesin.

     
  • At 10:26 PM, Blogger suveyda said…

    gönül pınarı,,
    ne diyeyim ben şimdi, utandırıyorsunuz beni:)
    hiç öyle efsunlu hava katmak istememiştim ama öyle oldu.
    hem söylediklerinizde o kadar haklısınız ki.ne bir eksik , ne de bir fazlası var.ama bura bizim memleket.birileri canını feda eder, vatan sağolsun der.birileri de biliyorsunuz işte.söylesem tesiri yok, sussam maraz cinsinden...





    fz,
    ben sizin bloğa gelmiştim.acaba beni şu teknolojik takiplerle mi buldunuz:)?
    Allah korusun, abim sağ sağlim yanımızda.Ama daha eve gelmedi, annemin sabrını zorluyor, gelince bir parpara yer sanırım:)
    duanıza amin olsun.



    betül,
    canum:)
    mahfederim ben, bilirsin:)
    amin inş.




    mehmet bey,
    mehmet bey bilgiler için teşekkürler.
    ...ve sanırım bütün bunları bildiğimiz için, inandığımız ve güvendiğimiz için dayanabiliyor, sabredebiliyoruz.
    yoksa na-mümkün...
    dualarınıza da binlerce kez amin.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1