Wednesday, May 02, 2007
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
“Hutbe: Söz
Sikke: Yazı

Adına basılan sikkenin üzerine yazılan ismi ve adına okunan hutbede söylenen ismi padişahı padişah ederdi.Böylece padişah kayıt altına aldığı iki isimle padişah ederdi ismini.

Adı hutbeden çıkarılan her padişahın son bulmuş bir hikaye olması, isim ve hayat arasındaki ölümcül muaşakadandı.Hutbede ismini okumayı terk eden coğrafyayı en evvel kaybetmesi bu yüzdendi padişahın.İsminin ulaşmadığı yerde hükmü geçmezdi padişahın.İsmi kadar yaşardı her padişah.Padişah bu yüzden bir isim demekti.

Dahası, bazan bir isme sığmazdı da, üçüncü bir isim taşırdı padişahı.Muhteşem! Onu kim “1.Süleyman” olarak tanıyor ki? “

Nazan Bekiroğlu, böyle anlatıyor, “isimle ateş arasında” adlı kitabında.Batılıların muhteşem, bizlerinse Kanuni olarak tanıdığımız, öyle andığımız padişahın , Kanuni Sultan Süleyman’ın doğumunun 512.yıldönümü Trabzon’da düzenlenen çeşitli etkinliklerle kutlanıyor.Ki padişah bu kentte doğup, 15 yaşına kadar eğitimini burada yapmıştır.

Kanuni Haftası olması dolayısıyla, hayatında pek çok sefere, savaşa, şiire, söze, koyduğu kanunlara, yapılara ki en önemlisi ve en güzeli Mimar Sinan’ın ifadesiyle
"Padişahım sana öyle bir cami inşa ettim ki, kıyamete değin ayakta duracak bir metanete sahiptir" dediği Süleymaniye ‘ye isim veren, hayat veren padişahın Hürrem Sultan’a olan aşkı da dillere destan olmuştur.İşte ona yazmış olduğu bir gazel.

Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım

Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım

Hayatım hasılım,ömrüm, şarab-ı kevserim, adnim
Baharım, behçetim, rüzum, nigarım verd-i handanım

Neşatım, işretim, bezmim, çerağım, neyyirim, şem’im
Turuncu u nar u narencim, benim şem’-i şebistanım

Nebatım, sükkerim, genc,m, cihan içinde bi-rencim
Azizim, Yusuf’um varım, gönül Mısr’ındaki hanım

Stanbulum, Karaman’ım, diyar-ı milket-i Rum’um
Bedahşan’ım ve Kıpçağım ve Bağdad’ım, Horasanım

Saçı varım, kaşı yayım, gözü pür fitne, bimarım
Ölürsem boynuna kanım, meded he na-müsülmanım

Kapında çünki meddahım, seni medh ederim daim
Yürek pür gam, gözüm pür nem, Muhibbi’yim hoş halim!

Muhibbi (Kanuni Sultan Süleyman’ın mahlası)


Bugünkü dille;



Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım.

Hayatımın, yaşamımın sebebi Cennetim, Kevser şarabım
Baharım, sevincim, günlerimin anlamı, gönlüme nakşolmuş resim gibi sevgilim, benim gülen gülüm,

Sevinç kaynağım, içkimdeki lezzet, eğlenceli meclisim, nurlu parlak ışığım, meş’alem.
Turuncum, narım, narencim, benim gecelerimin, visal odamın aydınlığı,

Nebatım, şekerim, hazinem, cihanda hiç örselenmemiş, el değmemiş sevgilim.
Gönlümdeki Mısır’ın Sultanı, Hazret-i Yusuf’um, varlığımın anlamı,

İstanbul’um, Karaman’ım, Bütün Anadolu ve Rum ülkesindeki diyara bedel sevgilim.
Değerli lal madeninin çıktığı yer olan Bedahşan’ım ve Kıpçağım, Bağdad’ım, Horasan’ım.

Güzel saçlım, yay kaşlım, gözleri ışıl ışıl fitneler koparan sevgilim, hastayım!
Eğer ölürsem benim vebalim senin boynunadır, çünkü bana eza ederek kanıma sen girdin, bana imdad et, ey Müslüman olmayan güzel sevgilim.

Kapında, devamlı olarak seni medhederim, seni överim, sanki hep seni öğmek için görevlendirilmiş gibiyim.
Yüreğim gam ile, gözlerim yaşlarla dolu, ben Muhibbi’yim, sevgi adamıyım, bana bir şeyler oldu, sarhoş gibiyim. Bir hoş hale geldim.


Allah, ondan razı olsun.Mekanı cennet olsun inş.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:08 PM  
5 Comments:
  • At 8:50 AM, Anonymous Anonymous said…

    KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN
    Kanûnî Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.

    Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu.

    15 yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509).

    Yavuz Sultan Selim'in 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak babasına vekalet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.

    Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti.

    Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır.

    Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar.

    Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur:

    "Halk içinde muteber bir şey yok devlet gibi,
    Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi.
    Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır,
    Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".

    Erkek çocukları: İkinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa
    Kız Çocukları: Mihrimah Sultan, Raziye Sultan
    Kaynak:www.osmanli700.gen.tr

    Mekani Cennet olsun

     
  • At 3:36 PM, Blogger suveyda said…

    oooo benden çok siz daha aydınlatıcı bilgiler vermişsiniz mehmet bey,
    ödül sizindir efendim, bütün bonus puanları size gönderiyorum:)

    teşekkürler...

     
  • At 4:11 PM, Anonymous Anonymous said…

    Ödül için teşekkürler Süveyda Hanım
    Hemşerilik ne güne lazım...
    Ehhh olacak o kadar katkımız :-)
    Selamlar

     
  • At 11:45 PM, Blogger birisinin yeri said…

    süveyda çok süper olmuş gerçekten. misal; Kanuni'nin Trabzon doğumlu olduğunu bilmiyordum. Hele o yazdığı şiir. Sadece mahlasının muhibbi, (fatih s.mehmet'in takma adı da avni imiş bu arada) olduğunu okumuştum o kadar. Teşekkürler verdiğin bilgiler için...

     
  • At 12:25 AM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    demi yani bu günler için lazım.
    tiz ödülünüz verile:)


    baver,
    trabzonla bir alakası olduğunu düşünüyordum ama bende bilmiyordum Trabzonlu olduğunu baver,
    suat bey ne kadar övünse azdır.
    muhteşem süleymanın şehrinden geliyor daha ne isterki:)
    asıl ben yorumunla katkıda bulunduğun için teşekkür ederim.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1