Saturday, May 05, 2007
DERSİMİZ HAYAT BİLGİSİ
Demek ki neymiş;

-Başkasının mekanına izinsiz girmeyeceksin.

-Başkasının malına göz dikmeyeceksin.

-Sahip olduklarınla yetinmesini bileceksin.

-Ne ararsan kendi sınırlarında arayacaksın.

-Sınırlarını aşmayacaksın.

-Sınırsız bir özgürlüğün olduğunu düşünmeyeceksin.

-Başkasına zararın olduğu noktada özgürlüğünün bittiğini bileceksin.

-Empati kurmayı bileceksin.

-Fırsatçı olmayacaksın.

-Sana lazım olanın, başkasına da lazım olabileceğini düşüneceksin.

-Düşünmeden hareket etmeyeceksin.

-Aklın midende olmayacak.

-Yemek için yaşamayacaksın.

-Üç kuruş için eğilmeyeceksin.

-Onurunu her şeyin üstünde tutacaksın.

-En nihayet, yaptığının sonucuna katlanacaksın.

-Ölümü göze alacaksın.

.
.
.


-Ve hayattan ders almasını bileceksin.

Labels: , , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤9:33 AM  
8 Comments:
  • At 2:12 PM, Blogger cenkunal said…

    Ne güzel ikazlar ve nasihatler.
    Bilsek de tekrar tekrar hatırlamakta fayda var.
    Teşekkürler Suveyda Hanım kardeş.
    Sağolun...

     
  • At 12:03 PM, Blogger suveyda said…

    cenk bey teşekkür ederim.
    aslında koyduğum resimle altta iliştirdiğim maddeler birbiriyle direk örtüşüyor.
    ama sanırım kimse pek alaka kuramadı:)

    efenim söyleyeyim.
    şimdi bu hayvancağız, dayımın erzak sakladığı bir yere giriyor ve oraya da fare dadandığı için fare ilacı koyuyor.bu zavallı da girdiği yerde bu fare ilacını yemezmi.e tabi sizinde anladığınız gibi sizlere ömürlük durum gerçekleşti.senmisin izinsiz girip başkasının malına göz koyan.
    olacak olan budur işte.
    tarih ders almayanları asla affetmez.
    benim canım dayıcığımda tutmuş bunu ibreti alem diye bahçeye asmış.
    kuyruğunuda öyle koymuş.
    kuyruğu kendiliğinden kopmuş ama.
    dayımın bi suçu yok, hatta hiç suçu yok:)
    hikayemiz budur.
    hayvanda olsa alacağımız ders her zaman her yerde her koşulda oluyor.

     
  • At 2:06 PM, Anonymous Anonymous said…

    Hayırlı Haftalar
    İkazlar ve nasihatler bence de güzel....
    Ama aşk olsun Suveyda acele ettin hemen anlattın resimle maddeler arasındaki alakayı:-(
    Biraz daha sabretseydin bu resimle senin anlattığın olay arasındaki alakayı nasıl kuracağımı bir görseydin:-)
    Halbuki herşey de apaçık ortada:-) Cenk bey nasıl anlamadı hayret? :-)
    İşte böyle ders ve ibret almayanları ibreti alem için ağaçta teşhir ederler...

     
  • At 12:24 AM, Blogger Gönül Pınarı said…

    suveya, bu konuda ben de mehmetabi'ye katılıyorum. Yani acele ettin gibi. Ben iki gündür şehir dışındaydım. Yazı ve yorum yazacak vaktim olmadı. Böyle ibretlik bir durumu yorumlamak isterdim. Ama artık tılsım bozuldu. Ne kadar yorumlasak da gizemini sen ortaya döktüğün için fazla bir şey yazmaya gerek kalmadı.


    Yine de şu kadarcık deyim ki;

    İnsan kendini ne kadar akıllı ve zeki kabul ederse etsin, her şeyden ve her olaydan alacağı bir ders vardır. Bazen kuş, bazen bir sürüngen bazen de bir karınca insana ders veririr. Çünkü onların iradesi yoktur ama, onlar da külli iradeye tabi olarak yaşarlar.

    Hani hayvanlar için " içgüdü" dedikleri bir davranış şekli vardır. Ama onun aslı " sevk-i İlahî" dir. Yani kendi iradeleri yoktur ama, küllî iradeye tabi olarak hareket ederler. Onun için de kendilerini sevk ve idare edenin iradesi ile biz ders verirler.

    Nasıl ders verdiklerini ise, Firavununu burnundan giren bir sinek ve sarayının temellerini yerle bir eden karınca sürüsü göstermiştir.

    Senin koyduğun resim de sembolik olarak insanlara bir nevi "kıssadan hisse" alın diye ders veriyor.
    Ama anlayana "SİVRİSİNEK" misali.
    Herkese hayırlı dersler.

     
  • At 8:58 AM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    ama mehmet bey kaç gün durdu.sanırım resimle yazılanları alakasız buldular diye bende yazma gereği hissettim.ne bileydim böyle olacağını:))
    cenk bey anlamıştır da anlamamazlıktan gelmiştir.edebiyat sanatı yapmıştır:)
    herşey ortada halbuki yani resimde.
    mehmet bey nasıl alaka kuracağınızı merak ettim doğrusu, filmi başa alsak olmaz mı?:)






    gönül pınarı,
    eyvah eyvah şu başıma gelenlere bakın.biri daha isyan bayrağını çekti:)bilseydim böyle olacağını yazamıydım hiçbende sandım kimsenin dikkatini çekmiyor.

    anlattıklarınız aslında resmin özüydü.bir nevi filmin arkası.madalyonun görünmeyen yüzü.insan görmek istese ve o gözle bakarsa hayvanlardan da alabileceği bir çok ders var.görebilene tabiki.
    lafontenin kulakları çınlasın:)azmı fabllerle bize dersler verdi.
    sağlıcakla efendim.

    bide pardon ya, bir daha hayatta açıklamam:)

     
  • At 10:14 AM, Anonymous Anonymous said…

    Çıı Yok olmaz artık saygıdeğer Hemşerim
    Sevgili Gönül Pınarının dediği gibi tılsım bozuldu artık,
    Tecahulu arifane sanatı Cenk beyin en sık baş vurduğu bir edebiyat sanatıdır kulakları çınlasın kimbilir nerelerdedir şimdi...
    İçinizdeki sevgi,sevinç ve neşe hiç bitmesin...
    Selamlar

     
  • At 10:22 AM, Anonymous Anonymous said…

    Söz La Fontenden açılmışken kısa bir bilgi de verelim

    LA FONTEN KİMDİR:
    Kelile ve Dimne, Hindistan’da doğmuş, Çin, Arabistan, Anadolu topraklarında anlatılmış, salnamelere yazılarak günümüze kadar gelmiş ibret verici öyküler bütünüdür.

    Ünlü halk bilgini Beydeba, devlet adamlarının yönetiminde gördüğü aksaklıkları doğrudan söyleyememiş, Kelile ve Dimne adını koyduğu iki çakal aracılığıyla padişaha iletme yolunu seçmiştir.

    Yıllar yılı çocuklarımıza La Fontene’den fabllar diye okuttuğumuz birçok öykü, Kelile ve Dimne’nin başından geçen olaylardan başka birşey değildir. Fablların değişmez karakterleri aptal karga, kurnaz tilki, çalışkan karınca, tembel cırcırböceği, ormanların kralı aslan, Kelile ve Dimne öykülerinden seçmelerdir.

    Ehh bu kadarcık bilgi yeter sanırım

     
  • At 11:02 AM, Blogger suveyda said…

    peki mehmet bey, yaptık bir hata çekeceğiz ceremesini artık:)
    sağolun bilgiler için.
    bayağı çınlattık lafonteni.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1