Thursday, December 14, 2006
MEVLANA (2)
“İnsan hayatı arayışlarla doludur. Bulmak için aramak gerekir... Benlik Firavununu beden Mısır’ından atarsan, gönül evinde Musa’nı da görürsün Harun’unu da... Sevgi ve acıma insanlık vasfıdır. Hiddet ve şehvetse hayvanlık vasfıdır... Güzel bir ağaç dalı kötü bir ağaca aşılansa, o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir... Aşk Hak sıfatıdır. Korku ise, şehvete kapılmış kulun sıfatıdır... Din ehlini kin ehlinden ayırt et, Hak’la oturanı ara, onunla otur... Ya üstün ol, ya üstünlüğü ara. Ya görüş sahibi ol, yahut bir görüş sahibi ara... Sabır, İman yüzünden baş tacı olur... Sevgiden acılar tatlılaşır, sevgiden padişahlar kul olur... Belayı def etmenin çaresi sitem etmek değildir. Buna çere ihsandır, aftır, keremdir... Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamak demektir... Hak’tan baş çektin gittin amma bir yol bulabildin mi? Yola gel, sersemce kaybolup gitme...”


Çeviriyi yapan Cemal Aydın, bayan Eva ile ilk karşılaşmasından şöyle bahseder:

“Ahbaplarım, İstanbul Taksim'deki Fransız Kültür Merkezi'nde, Batılı bir bayan profesörünün Mevlana üzerine konferans vereceğini söylediler.Profesör de olsa, bir yabancının, bir Fransız bayanın ünlü bir Müslüman alim, düşünür ve velisi hakkında dişe dokunur bir şeyler söyleyebileceğini sanmıyordum.


Çok sevimli bir hanım, ağzını doldura doldura, kalın bir "a" harfiyle "Mavlana, Mavlana" diyerek öyle şeyler anlatıyordu ki bunlar benim hiç duymadığım hususlardı. Mevlana'nın bugünkü astronomi bilgilerine kadar uzanan pek çok konuyu önceden bildiğini ve haber verdiğini söylüyordu.

Gezegenlerden dokuzuncusunun daha bu yüzyıl başlarında keşfedildiğine dikkat çekiyordu.Mevlana'nın ise sema ayini ile bu dokuz gezegeni temsil ettiğini belirtiyordu.Semazenlerin dokuz ve dokuzun katları şeklinde olduklarını, tıpkı gezegenlerin hem kendileri hem de güneş etrafında dönmeleri gibi bir hareket sergilediklerini açıklıyordu.

Söylediklerini Mevlana'nın bir beyiti ile delillendiriyor ve Mevlana bunu söylerken Kuran daki şu ve şu ayetlere dayandığını, Peygamberin (sav) şu ve şu hadisini temel aldığını kaydediyordu.

Onun anlattıklarını dinlerken Mevlana'yı ilk defa keşfediyordum.Senelerce dirsek çürüttüğümüz uzun okul yıllarında ve üniversitede bize böyle "büyük" bir Mevlana öğretilmemiş, tanıtılmamıştı. "

Yazar konferans bitiminde bütün cesaretini toplayarak yanına ulaşıyor meraklı bir üniversite öğrencisi gözüyle görüşmek istediğini söylüyor.Kaldığı otele gelebileceğini söyleyerek kabul eder randevuyu.Gidilen görüşmede müslüman olduğunu düşünemeyen yazara şu söz şok gibi gelir:

"Hiç insan Mevlana'yı okuduktan sonra Müslüman olmaz mı?"

Profesör Mevlana'dan bahsetmenin insanın ruhunu huzura erdirdiğini, kerametin kendisinde değil, Mevlana'da aranması gerektiğini büyük bir tevazu ile dile getirir.

Şimdiki adıyla Havva Türkiye'yi, insanımızı ve değerlerimizi Fransız halkına çeşitli konferanslar ve radyo programlarıyla en iyi şekilde tanıtmaya çalışır. Müslüman olunca Havva adını alan bu çok değerli hanımefendi, Hazreti Mevlana ve İkbal'in hemen hemen bütün eserlerini Fransızca'ya çevirmiş bulunuyor.Gerek bu tercümeleri, gerekse Fransa içinde Mevlana hakkında verdiği konferanslarıyla da, pek çok kişinin Müslüman olmasına vesile oldu.

Müslüman adıyla Havva hanımefendi 1999 yılında rahmet-i Rahman’a kavuştu.ALLAH ondan razı olsun, mekanı cennet olsun.

Bir Fransız olması ve bir bayan olması sebebiyle bir sürü engel yaşayarak gidebildiği hac farizasından şöyle bahseder:

“ben hacda olağanüstü bir birlik ve bütünlük duygusuna erdim.Kocaman bir vücudun bir hücresi olma, kovandaki arı olma, damarlarda dolaşan kan içinde al veya akyuvar olma duygusuna kavuştum.Ne de olsa şaşırtıcı bir bilinçlenmedir hac…Aynı istikamete yönelmiş, aynı şekilde dua eden milyonlarca erkek ve kadını birleştiren büyük bir kardeşlik kanaati uyanır sizde.Ramazan ayında oruç tutulurken duyulan hissi andırıyor biraz, fakat daha da yoğunluklu olarak…

İslam’ın içinde olmak , Müslüman olmak budur zaten, yani insanın maddi ve manevi bir cemaate ait olduğunu hissetmesidir”

“Kalk aşık kalk!
Acele et biraz:
Bak su sesi geliyor,
Sende susuzsun,
Ve uyuyorsun!”

(Mevlana)
posted by suveyda @ Permalink ¤9:07 AM  
1 Comments:
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1