Saturday, November 18, 2006
DAYIN MI VAR, DERDİN YOK ;)
İzmit’ten dayım geldi.İnsanın akraba olgusunun olması, sevdiklerinin olması ve gün gelince Sıla-i Rahim yapabilecek gibi bir lüksünün olması(maalesef artık lüks oldu bu) çok güzel.Çok hoş sohbet adamdır benim dayım.Konuşur konuşur konuşur hiç yorulmaz konuşmaktan.Ben o kadar konuşsam çenem ağırıyor, hiç dayıma çekmemişim.Belirli bir kapasitem var onu aşınca stop ediyorum ama dayım konuştukça arttıyor.Kardeşimle dalga geçip duruyoruz sana gelirken program atmışlar 2007 versiyon yok satıyor diye: ))

Aslında böyle yazıyorum ama konuşmasından şikayetçi falan olduğum yok.Aksine onu dinlemek çok zevkli, diyorum ya çok hoş sohbet biri.Böyle insanları hep sevmişimdir.Tecrübelerinden, eski yaşadıklarından, anılarından, yaptıkları şakalardan aklına ne gelirse anlatıyor.Dışarda geçirilen bütün günün stresi eve gidipte dayımı görünce bitiveriyor.Keşke hep bizle kalsa ama imkansız.Üstelik bir avantaj daha bol bol annemi şikayet ediyoruz dayıma:)

Eskiden yapılan şakalardan bahsediyor dedim, öyle şeyler anlatıyor ki ağzım açık kalıyor.İnsan evladına, bu kadar ağır şakalar yapılır mı diyorum çünkü bu fani el şakalarından nefret eden kim olursa olsun, kim yaparsa yapsın aşırı tepki gösteren biri.Yapılan her şakayı kaldırabilirim ama el şakalarından hiç hazetmem.Aslında dinleyince çok komik geliyor ama o anı düşünüyorum da ben kaldıramazdım diyorum.Şimdi onlardan da bahsetmek isterdim ama gürcüce anlatmıştı türkçeye çevirirsem espirisi kaçar, bir anlamıda kalmaz.Anlatmak istediğim de o değil zaten.


Sonunda dayıma sordum:” dayıcığım benim, siz bu kadar şaka yapıyordunuz bu insanlar nasıl kaldırıyordu bu kadar ağır şakaları”.
Ve işte o cevap geldi.
“O zamanlar evlerimizde televizyonlar yoktu, bilgisayarlar yoktu insanlar birbirleriyle ilgileniyorlardı, birbirleriyle uğraşıyorlardı ve böyle eğleniyorlardı.Şimdi televizyon var bütün ahali oraya kilitlenmiş durumda, sohbet diye bir şey kalmadı, hem insanlar bu kadar tahammülsüz değillerdi, birbirlerine katlanmayı biliyorlardı.Şimdi birşey desen insanlar hemen alınıyor, yılların dostluğunu iki dakkada bitiriyorlar.Sevgi vardı, saygı vardı şimdi ne büyük belli ne küçük, hiçbirşey kalmadı.
Haklısın dayıcığım deyip kaldım öylece.

Susmadı tabi dayıcık hızını alamamış bir halde yeni konulara yeni serüvenlere atıldı:) Ne olursa olsun onu dinlemek çok zevkli.İnsanın akrabaları olmalı, aramalı, sormalı yalnız hissetmemeli kendini, onlarında yalnız olmadığını göstermeli.Ankara’da dayımız yok ama dünyalara bedel dayım var: )Bundan iyisi Şam'da kayısı.
posted by suveyda @ Permalink ¤9:32 AM  
13 Comments:
  • At 10:32 AM, Blogger Unknown said…

    Bende istiyorum öyle bir DAYI :D

     
  • At 10:51 AM, Anonymous Anonymous said…

    Dayı deyince iç çektim.
    Bir dayım var, O da uzaklarda;bir kaç yılda bir görebiliyorum.Gerçi tvde programlarını izleyerek takip etmiş oluyoruz işte. :-)
    Benim büyük dayılarım vardı;özellikle -Allah rahmet eylesin- biri çok nüktedan ve bilgeydi.Her hafta O'nu ziyaret ederdik.
    Sıla-i rahim çok önemli bir meziyet gerçekten de.

     
  • At 10:54 AM, Blogger Siyah Zambak said…

    keşke o günlerde yaşasaymışım...

     
  • At 2:19 PM, Blogger Kayhanoviç said…

    dayın alem adam mıs ya:)

    aslında bende dayıdan ziyade amcamlar deli doludur.

    öle dayılar her eve lazım bence. şen şakrak oluyor zaman nasıl geçiyor belli olmuyor.

    demek sizde gürcülük te var. bizde 2 tane var gürcü. güzel yemek yaparlar.

     
  • At 6:04 PM, Blogger birisinin yeri said…

    süveyda, ben tabii bu yazılarda hemen bilmediğim bir kelime oldu mu bakıyorum anlamına.
    sıla-i rahim.
    bilmiyordum. çok güzel bağlamışsın.
    teşekkürler diyorum.
    mutluluğu doğru adreslerine bir kapı da orası değil mi zaten?

     
  • At 11:32 AM, Blogger suveyda said…

    xprodoksit,
    kalmadı xprodoksit:)
    dayım o kadar global bir dayı ki yüreğine basmayacağı insan yoktur, sen de gel xprodoksit:)






    cenkunal,
    bende iki yıldır ancak görebildim cenk bey.Valla çok özlemişim.Umarım bir daha bu kadar ara olmaz.Yarının ne getireceği hiç belli olmuyor, sila-i rahimleri ihmal etmemeli.
    sahi sizin ünlü dayınız kim, söyleyinde bizde izleyelim.






    siyah zambak,
    ben yapamazdım o günlerde ama doğsaydım şayet o zamanlar mecburen yapacaktım siyah zambak:)








    kayhan,
    anlattıklarım bişey değil kayhan cidden çok alemdir.bugün pazar mesela kalktım kahvaltı hazırlayacm, baktım gelmiş arkamdan ne işin var diyo bu evin sahibi benim artık bana sorsana, benden habersiz bişey yapma diyor, sabah sabah öldürdü gülmekten gene:)

    amcamları hiç yazmıyayım bende onlar tam zırdeli:)

    evet serde var gürcülük,çepni kayhan.siz karadeniz boylarında Fatih'le dans ederken bizde kafkaslar da dans ediyorduk.gürcüler herşeyi güzel yaparlar:)









    baver,
    aslında sıla-i rahim çok önemli ama insanlar gereken önemi vermiyor o başka.
    Akrabalrımızdan ayrı kaldığımız için bu kadar yalnızız ve mutsusuz.
    geçen gün arkadaşla konuşuyorduk.Şimdi artık insanlar, gençler hep arkadaşlarla buluşuyor, yok kafeye gidelim, kahveye gidelim, konsere gidelim , ona buna gidelim, kimse dedemi ziyaret edeyim, teyzseme, halama gideyim demiyor.böylelikle bağlar kopuyor.herşeyin ortalaması tutturulmalı.yoksa hayat çekilmez oluyor.ihmal edilemez listesine almak lazım bunları.

     
  • At 6:10 PM, Blogger ladybird said…

    This comment has been removed by a blog administrator.

     
  • At 6:11 PM, Blogger ladybird said…

    benim 2 tane arslan gibi dayim var, ikisini de cok severim.

    benim sana bir sualim olacak. ehem ehem. 1. yorumlarin arasinda niye o kadar bosluk birakiyorsun? 2. sualim ise, bu bosluklari birakirken sayarak mi enter yapiyorsun? goz karari mi? :P

    pazar sakasi:P

     
  • At 8:04 PM, Anonymous Anonymous said…

    s.a. ziyaretin ve notun için saol...ancak hastane dönüşü okuyabildim.yani cuma günü...o yüzden cevabım gecikti....bnm de bir tanecik dayım var ama çook uzakta..daha doğrusu biz doğduk büyüdük gurbetteyiz...küçükken dayımla görüşme fırsatımız daha çok olurdu..ama o evlendi evleneli biz de daha bi uzağa taşındık taşınalı yılda bir gün ya görüşüyoruz ya görüşemiyoruz..ne kadar acı değil mi...napalım...sağlıklı mutlu olsunlar da uzakta olsunlar...şimdilik bu kadar...tekrar görüşmek üzere...Allah a emanet ol kardeş...

     
  • At 11:37 PM, Anonymous Anonymous said…

    süveydaaaaa
    Ya ben yorum yazmıştım
    Nereye gitmiş
    O kadar da döktürmüştüm
    Ne olayar.. nasıl olayor?
    Bunu ona say...
    Selam-et le inşallah...

     
  • At 2:42 PM, Blogger suveyda said…

    ladybird,
    benimde 4 tane aslan dayım var bu en aslanı ama:)
    sorularına geleyim.ehem ehem.

    1-yüzde 20 ihtimal şunun için:bazı bloglarda görüyorum çok sıkı yazılıyor yazılar.gözlerim yoruluyor okurken.bırakta kendi bloğumda rahat rahat okuyayım:)

    2-yüzde 20 ihtimal hoşuma giidyor.

    3-yüzde 60 ihtimal, zaten herşeyde bir tasarruf giidyor, bari bırakta burda tasarruf etmeyelim.utanmasam daha çok boşluk bırakacam, böyle zevkli oluyor:))
    hıı bide saymıyorum tabiki, tamamen göz kararı, hatta göz ayarsızlığı diyelim buna:))
    bütün mantıklılığım üzerimde, bugün pazartesi ciddi takılmak lazım:))

     
  • At 2:45 PM, Blogger suveyda said…

    saliha,
    a.s saliha.geçmişler olsun inş.
    evet sağlıklı olsun uzak olsun deriz ama bazan bu uzaklık bile acıtmaya yetiyor.
    kimi zaman ayrılık ölümden de acı oluyor.
    bu mesafeler bitiryor bizi.bırak gitmeyi bir alo kadar yakınız ama çoğu zaman onuda esirgiyoruz.

    saliha, valla bugünlerde yüzümü güldüren bir dayım var, elden kaçırmamam lazım:)

     
  • At 2:47 PM, Blogger suveyda said…

    007 kedim, mesajınız alınmıştır, az sonra imha olmuştur.sanmaki ben imha ettim, kediler dünyasında mesajlar kendi kendine inha oluyor:)

    kedicim, seni seviyorum.sevdiğine, sevdiğini söylemek, sevgini izhar etmek, aradaki sevgiyi derinleştirirmiş.
    derinleşsin bakalım nereye kadar:)
    selamet senin üzerine olsun.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1