Wednesday, November 15, 2006
ÇARŞAMBA ÇARŞAFA DOLANDI ;)
Aslında bugün sayfama bambaşka bir yazı yazmayı düşünürken enteresan bir durum oldu.Önce telekom biraz terslik yaptı, sonra da zamanım olmadı.Bunlar arasında işyerinde bir abinin misafiri geldi.Bunlar birbirleriyle aynı devreler, askerden beri can ciğer arkadaşlarmış.Hani birine bişey olsa arkasına dahi bakmadan peşine giden, yapabileceğinin azamisini, elinden geleni değil gelmeyenide yapabilecek dostlardan.Gelen arkadaşı bir olay anlattı, dostluk üzerine, biz de şaşkınlık içerisinde dinledik.Hani şaşkınlık diyorum ki hâlâ şaşırabiliyorum ne güzel.Şayet gün gelirde şaşırmazsam böylesi bir durum daha feci olurdu.

Efendim başına gelen olay şu:Şimdi bu abinin eşinin dişlerinden sorunu varmış, dişlerini yaptırması gerekiyor haliyle ama bir yandan da yüksek tansiyon sorunu var.Eşi dişçilere bakıyor ve en yakın arkadaşının iyi tanıdığı bir dişçi var.Bununla beraber dişçiye gidiyorlar, randevu alıyorlar ve hanımı alıp dişçiye getiriyor.Neyse efendim gel zaman git zaman bayanın dişleri yapılıyor ancak görülüyor ki diş çene yapısına uymamış.Bayan da zaten adapte olamamış bu dişlere.Hemen diş hekimi aranıyor ancak o günlerde bayan da yüksek tansiyon problemi had safhaya çıkıyor ve evde yatıyor.Ne yapalım ne edelim derken arkadaşını aramaya karar veriyor,arıyor da.Diş hekimi ile samimi olduğu için acaba eve gelip bakamaz mı diye arkadaşından ricada bulunuyor.Ricası kabul oluyor ve diş hekimi eve getiriliyor.Ölçümler yapılıyor tekrar ve geri gidiliyor.Bekleniyor, bekleniyor ama bir cevap yok.Arada bakılıyor ama doktor yok, tayini çıkmış, gitmiş.Haydaaa.Şimdi ne olacak derken bir ara izne geliyor efendim bu hekimimiz ve görüşülüyor.Şimdi adama parasını verse diş yapılmadı, o zaman dişi yap diyo o da yok tabi.Doktor kem küm car curt derken ortamdan sıyrılıyor bir şekilde.Geriye doktorla arkadaş olan adam ve dişleri yaptırılan hanımın eşi kalıyor.Asıl olay burada.Doktorun arkadaşı başlıyor tabi sitem etmeye, “beni yüzsüz bıraktın, niye öyle dedin, bana yazıklar olsun ki eve getirdim sana doktoru, böyle yapmayacaktın” vs vs.


Arkadaşı başını kaldırıyor ve şöyle diyor:
-Demek öyle ha.Senden de tam bunu beklerdim.Ben senin kırk yıllık arkadaşınım.Senin için yapmadığım şey yok.Ne suyumuz ayrı olurdu ne ekmeğimiz ve sen bir yıllık arkadaşlığa kırk yıllık dostluğu sattın.Demek ki senden az daha bişey isteseydim ne yapardın acaba?

Adam bunları anlatırken gözleri dolu dolu anlatıyordu bende bir kötü oldum.O kadar içi yanmıştı ki devam ediyordu söylenmeye: “o benim kırk yıllık arkadaşımdı ya, o uyurdu askerde gece onsuz boğazımdan bir şey geçmez uykuda bile ağzına baklava koyardım yesin diye.Karda kışta, zamanlı zamansız ne fedakarlıklara katlandık biz ve şimdi dediği lafa bakk, yaptığı işe bak”

Anlattığı dostu moral vermeye çalıştı tabi haliyle ama o kadar dolmuştu ki moral alacak hali kalmamıştı adamın.Ortam iyice gerilince, bende hem ortam yumuşasın hem de meraktan biraz, “peki dişe ne oldu “ dedim:)

İşte o zaman herkes gülmeye başladı.: )))

Ne olacak evde duruyor dedi.


Dost kazanmak kolay olmuyor hemde hiç kolay olmuyor.Ama kaybetmek o kadar kolay ki…
….


Gün daha bitmedi haliyle.Eve gitmem gerekti, baktım evde 6 yaşındaki kuzenim Melike gelmiş.Niye?Bir çocuk dergisinde görmüş o şekil saçlarını kestirecekmiş, annesi-babası olmaz kesinlikle derken Suveyda ablam keser diye annesi almış gelmiş.Tabi ben kıyarmıyım o saçlara, bir güzel ki sormayın.Ne güzel saçların var, kesersek hiç yakışmaz, böyle çok tatlısın, kimse seni beğenmez vs vs ne desem inandıramadım.Bi inat bi inat ki.Sonuç olarak kesmedim tabiki ama ağladı biraz.Büyüyünce unutur ne yapalım ben kıyamam o saçlara.Daha bi kaç seans sürer kes-kesmem durumları.Zaten ıslanmışım yağmurda…

Kazasız belasız bir gün nasip et Allah’ım.(amin)

posted by suveyda @ Permalink ¤2:41 PM  
1 Comments:
  • At 1:07 AM, Blogger tahin said…

    :)
    Kessenize yahu kizin saclarini:)
    Koku onda nasil olsa, yine uzar.

    Hem kucukken cocuklarini saclarini ne kadar cok keserseniz, buyuduklerinde o kadargur ve saglikli cikarlar..

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1