Friday, December 15, 2006
HAYIRLI CUMALAR...
Bir Bağdat fakiri bütün mirasını saçıp savurmuş ve yoksulluk içinde kalmıştı.

Allah’a yana yakıla yalvardıktan sonra, bir rüya gördü.

Bir ses kendisine, Kahire şehrinde belli bir yerde saklanmış bir hazine bulunduğunu söyledi.
Bunun üzerine yola çıktı ve beş parasız Kahire’ye vardı.

Dilenmeye karar verdi, fakat ortalık kararmazdan önce bunu yapmaktan utandı.

Sokaklarda dolaşırken, onu bir devriye yakaladı ve konuşmasına fırsat vermeden pestilini çıkardı.

Nihayet derdini dinletebildi ve rüyasını öyle samimi bir dille anlattı ki polis komiseri ikna oldu.

Peşinden de polis komiseri şöyle haykırdı:

“Görüyorum ki sen hırsız değilsin, mert bir adamsın, hata çıkma budalalığını nasıl yapabildin?”

“Ben rüyamda sık sık Bağdat’ta, falan sokakta, filancanın evinde gizlenmiş bir hazine gördüm ve bunun için yola koyuldum.”

Şimdi, onun sözettiği ev, bu yolcunun eviydi.

Seyyahımız, yanılmasını servetine sebep kıldığından ötürü Allah’a hamd ederek, Bağdat’a döndü ve hazineyi kendi evinde gömülü buldu.

Niçin çok uzaklarda arayıp bulmaya gitmeli, bütün varlığımızla aradığımız O, kendi kalbimizde gizlenip dururken?

CUMANIZ MÜBAREK OLA…
posted by suveyda @ Permalink ¤8:38 AM  
2 Comments:
  • At 11:10 AM, Anonymous Anonymous said…

    Hayırlı cumalar.
    kaybolan ve göremediğimiz bir şey aranır.
    Kalbimizde görebilsek, aramaya lüzüm kalmaz.
    kaybolmuş da sayılmaz.

     
  • At 8:33 AM, Blogger suveyda said…

    anonymous,
    görünmüyor olması kayıp olduğu anlamına gelmez ki.
    haklısın çoğu zaman kalbimizde göremiyoruz ama bu bizim yanlış yerde aramamızdan ya da hiç aramamızdan kaynaklanıyor.

    bir şair diyordu sanırım

    "ne güzel seni önce yitirmek, sonra yeniden bulmak"

    umarım hep bulanlardan oluruz ve arayanlardan.




    kaf-nun,
    sana da hayırlı cumalar.

    hatta ve hatta şu an itibariyle hayırlı cumartesiler:)

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1