Saturday, October 14, 2006
NELER OLUYOR BİZE
Ne oluyor bizlere gene.?Ne oluyor okullarımıza, öğrencilere, öğretmenlere.Ne çok duyuyoruz bu cümleleri.Her gün, her akşam, her ana bültende, her gazete sayfasında, gözümüzün önünde.Artık böyle şeyleri duymak görmek için bir yerleri izlememiz gerekmiyor ne yazık ki her yerde olmaya başladı.



Geçen gün iftara on dakika vardı.Çok hoş bir sahneyle karşılaştım.Balkondan bakarken sokaktan çocukların sesi geldi.Dört beş çocuk “öğretmenim, öğretmenim” bağrışmaları arasında caddeye yayılmış bir şekilde karşıdan karşıya koşuyorlardı.Karşıda da dört beş tane genç gidiyor.Onlarda duyunca irkildiler durdular, meğer çocukların öğretmeni varmış aralarında.Çocuklardan biri erken geçti tabi caddeyi öğretmenine bir sarıldıki görülmeye değerdi ve diğerleri de arkasından.Sonra aynı şekilde koşarak caddeden geri geldiler.Ben yukardan korktum bişey olacak şimdi diye.Arabadakiler zaten iftara yetişelim diye bişey gördükleri yoktu.Allah’a şükür bişey olmadı ama o anki görüntüleri görünmeye değerdi.Hani yıllardır birini görmessinde , senelerin getirdiği özlemle sarılırsın o misaldi işte.



Bu işin güzel tarafı.Birde kötü tarafı var maalesef.Bu olaydan bir gün sonra aynı yerde, mekanda bir olay daha oldu.Keşke onuda aynı neşe ve şevkle anlatabilseydim ama mümkün değil.Bir öğretmen bir öğretmeni bıçakladı.İlk duyduğumda yok olamaz dedim ama olmuştu artık.Aradaki husumet ne olursa olsun eğitim camiasında öyle olaylar dönüyor ki eğitim yuvaları suçlular kampına dönmüş durumda.Gençler yayından çıkmış ok gibi nereye gittikleri belirsiz bir yolda yalpalanıyorlar.Bizde öğrenci olduk , bizde yaşadık ama kimse birinin canına kastetmeyi düşünmemişti.”Artık ben şehirde duramayacam, burada çocuğumu yetiştiremem, her gün acaba ne olacak bugün korkusuyla yaşayamam, ben ne kadar koruyup kollayayım dışarı çıkınca benim egemenliğim bitiyor “ demişti tanıdık bir baba.



Ne yani hepimiz köyleremi dönelim, başka bir çözümü olmalı bunun.Bende bilmiyorum ama olmalı bir şekilde.Yazık anne babaların her gün içleri acıyarak “oğlum , kızım dikkat et” demelerine, döktükleri gözyaşına.Her gün ayrı bir olay, ayrı bir cinayet, kavga,sataşma, bağrış, çağrış.Başını iki eli arasına almış baba ağlıyor oğlunun mezarı başında hıçkıra hıçkıra.Bütün dünyasının yıkıldığı an bu an olsa gerek.Yazık anne babalara, onca emeğe, eziyete.Yıllarca ilgi görmediklerinden yakındılar gençler, okullarda evlerde.Arkadaş olmalıydı öğretmen, arkadaş gibi davranmalıydı.Öğretmen öğretmendir, öğrencide öğrenci.Korkmalı öğrenci öğretmeninden ve hepsinde öte saygı duymalıydı.Bunu der bunu söylerim bir adım geri durabilmeli.




Lisedeyken müdürümüz çok disiplinliydi.Fazlasıyla hemde.Her gün kontrol olurdu, saç, etek boyu, sigara vs vs.Şimdi bakıyorum öğrencilere tanıyamıyorum bile.Defileye gider gibi saç stilleri, okul forması üstünde envai çeşit kıyafetler, takılar, çantalar, tırnaklar, ojeler, makyajlar daha neler neler.



Amcam öğretmen, öbür amcam öğretmen, diğer amcam da öğretmen, eniştem öğretmen, arkadaşlarım öğretmen birinci şecerede dersem eğer.Hepsinden duyduğum şu : “öğrenci öğretmeninden korkmuyor”.Hadi ben sallıyorum bu kadar insanda mı sallıyor.Azı karar çoğu zarar hesabınca , Barış Manço ifadesiyle acık disiplin, acık korku ve üstüne acıkda saygı.Bu gidişat gidişat değil yoksa.Yıllar önce Erkin Koray’ın eğitim sistemini beğenmediği için kızını okula göndermemesini hayretle okumuştum.Buda çözüm değil ama haksız da sayılmazmış hani.Sonra oturup donuk bir vucud üstüne ahlanıp vahlanmak fayda vermiyor ve gelecek beni korkutuyor, bu haliyle bile.



Bizim zamanımızda böyle değildi üstadım.
Biz büyüdük ve kirlendi dünya.
posted by suveyda @ Permalink ¤11:00 AM  
4 Comments:
  • At 4:26 PM, Anonymous Anonymous said…

    s.a. suu
    günün mübarek olsun
    Rabbimiz bu mübarek günlerin feyzinden ve bereketinden seni, aileni ve sevdiklerini hakkıyla doya doya, layıkıyla kana kana istifade edenlerden eylesin.

    öğrenci öğretmen ilişkileri üzerine sarfettiğin sözler, adeta son günlerin çekilmiş fotoğrafını tasvir ediyor.
    etkili paylaşımın için tebrik eder şükranlarımı sunarım.

    müsadenle bahis mevzu konuya bir iki kelime de ben ekliyeyim;
    ulusal eğitim teokratik tandanstan uzaklaştırılmalı, haşa 14 asır karanlığına gömülmemeli bilakis
    çağdaş! ülkeler formatını yakalamalı gençlerimizin her yönüyle bütün özgürlükleri yaşadığı bir eğitim sisteminin tatbikini ve tezahürünü dudaklarımızı ısırarak seyrediyoruz.

    geçenlerde ikisi erkek dört lise öğrencisi Samsun'un en işlek caddelerinden birinde yanımdan geçiyorlardı erkeklerden biri caddenin ortasında uluorta yanındaki kızı öpmeye başladı, bu yaşadıklarının normal karşılanma mecburiyetinin milletçe kabul gördüğü fikrinin kattığı şımarıklıkla işine! devam etti.

    gençlerimizin küçük dünyalarındaki inanç ve itikat eksikliklerinin açtığı yaraların iniltileridir bu yaşananlar.

    tedbir alınmazsa bu iniltiler bu necip milletin başına çok büyük felaketleri davet eder, hafazanallah.

    açıkçası suu; cumhuriyet dönemi iktidarlarının milli eğitim programları ve politikaları gençlerimizi maalesef bu hale getirmiştir.

    Rabbimiz bu kötü manzaranın farkedilişinin gençlerimizin uyanışına vesile etsin. daha mühimi, Rabbimiz teala siyasi iradenin, milli eğitim politikasının Zatı'nın rızasına muvafık hale getirilmesine vesileler halketsin ve bu hali bizlere görmeyi nasip eylesin.

    Mevlam neylerse güzel eyler...
    sevgi saygı ve dualarımla

    esselamü aleyküm

     
  • At 8:55 PM, Blogger emircan said…

    Din eğitimi almayan bir nesil yok olmaya mahkumdur.Maalesef yok olma yolunda süratle ilerliyoruz.Hangi sistemi getirirsen getir eğer bir insanın içindeki allah korkusu,ahlak şuuru yok olmuşsa;iman nedir bilmez hale gelmişse,bu dünya da niçin var olduğunun idrakini kaybetmişse,nerden gelip nereye gideceğinin muhasebesini bile yapamaz bir durumdaysa;kısacası milli ve manevi kimlik bunalımına girmişse,etrafındaki herşeye maddi gözlükle bakarsa,evet zihniyet bu olmuşsa;bizler daha bugünlerimizi dahi arar duruma düşeriz.Hafizanallah.

     
  • At 3:36 PM, Blogger birisinin yeri said…

    süveyda günlük hayattan güzel örneklemelerin devam ediyor.
    buhran diyelim buna kısaca..
    ve aslında anlatacak çok şey var.
    yazılacak da.
    gücümüz yettiğice yazdık
    .daha da yazarız gerekirse.

     
  • At 9:16 AM, Blogger suveyda said…

    samsun,
    aleykum selam ..yalnız ben değil tabiki abi bak sende nelere şahit oluyorsun.hepimiz görüyoruz bu tür olayları artık.korkarımki gittikçe sıradan olaylar zincirine eklenmiş olacak.tedbir alınmalı evet ama nasıl, ne şekilde, ne olacak hiç bilmiyorum.bir gün benimde çocuklarım olursa çok korkacağım kesin her sabah kapıdan uğurlarken.ALLAH RAZI OLSUN , DUALARINA içtenlikle amin.
    sağlıcakla kal.








    emircan bey,
    aman ALLAH korusun diyorum öncelikle.Umarım bugünleri arar duruma gelmeyiz, her ne kadar korku ve ümit arasında gidip gelsemde.
    ve dediğiniz gibi bende her zaman derim bir insanın içinde ALLAH korkusu ve onun getirdiği manevi durumlar yoksa, kaybolmuşsa hayat tam bir çetrefil duruma geliyor, hem onun için hemde çevresindekiler için.
    Allah hepimizin, yardımcısı olsun ve demek ki bir yerlerde yanlış birşeyler var düzeltilecek tez elden.umarım bir hal çaresi vardır bu görüntülerin...









    baver,
    buhranlar geçermiş derler, bardağın dolu tarafından bakarsak.kİ inşallah boş tarafı da yakın zamanda dolar diyorum.
    geçen gün bir arkadaş çok obsesif olduğumu söylemişti.nasıl olmayayım.önümde duran bir gençlik , taze insanlar, yazık olan insanlar.
    ALLAH hakkımızdaki herşeyin hayırlısını nasip etsin.evladın da , var olan evladın yaptıklarını da...

    yazarız demi:)

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1