Tuesday, December 19, 2006
NERDE BU MİHENK TAŞI?
"Birinci Meclis'in tutanaklarında; adeta “fevkaladenin de fevkînde”konuların yasa teklifi haline gelip Genel Kurul'a sevkedildiği görülüyor. Dönemin vekillerinin sorun olarak görüp, düzenleme yapılmasını istediği konular, bugünün telakkileriyle düşünüldüğünde oldukça çizgi dışı dursa da, devrin “hassasiyetleri” hakkında fikir vermesi bakımından kesinlikle had safhada öğretici içeriklere sahip…

Örneğin bu tip yasa tekliflerinin birisinde, nüfusun artabilmesi için evlenmenin zorunlu kılınması isteniyor. Erzurum Mebusu Salih Efendi'nin 19 Şubat 1921 tarihli kanun teklifinde, 25 yaşını geçip de hâlâ evlenmemiş olanlardan vergi alınması, evlenenlere destek mahiyetinde üç çocuğu olanların iki, beş çocuğu olanların da üç çocuğunun devletçe parasız yatılı okutulması, bütün şartları uyduğu halde 26 yaşına gelip yine de evlenmeyenlerin kamuda karın tokluğuna çalıştırılması, 50 yaşını aşanların ise kanundan muaf tutulması öngörülüyordu."

Şimdi çıktığımız yolculuktan günümüze geliyoruz.


4 eşli ve 42 çocuklu Nevzat Demir, Sağlık Bakanlığı tarafından desteklenen 'Sağlıklı Toplum Projesi' kapsamında Muş'a gelen proje değerlendirme ve izleme uzmanı Filipinli Augustus Tiambeng'i şaşırtır.Şaşırtır kelimesi pasif durdu, kendi ifadesiyle tarihi bir gün yaşar, şok olur ve ancak biraz yalnız kalıp düşünmekle kendine gelebileceğini söyler.

Biz nasılsa alıştık böyle manzaralara, biz de sizin gibileri görünce şaşırıyor şok oluyoruz.Nevzat Demir'in ifadesiyle "maddi imkanım elverse beşinci evliliğimi de yaparım" diyerek uzmanı tam şoklama yapıyor.

Erzurum Mebusu bu manzarayı görseydi kanun teklifini kendisi geri çekerdi, bir şok da o geçirirdi.
,,,,,,,,,,,


Diğer taraftan evlat yetiştirmeyi elzem görüp kendisini kedi ve köpeğe adayan yaşam biçimleri var birde.Ömrünü bir çocuğun sıcacık dokunuşundan, sarılışından, anne-baba demesinden yoksun geçiren hayatlardır bunlar.
Bu anlayışa sahip insanlar , çocukların hep duvarları çizen, yediklerini içtiklerini yerlere döken, ortalığı karıştıran, çinden gelmiş vazoları kıran,kariyerine engel olan,ayak bağı olan ve nihayetinde çekilmez varlıklar olarak görürler.Ya da bir çocuğun sorumluluğunu alamayıp tercihini hayvanlardan yana kullanan şahsiyetlerdir.

Yeri gelmişken belirteyim ilginç bir haber daha: "Amerika ve İngiltere'deki eğitimli kadınlar mutlu bir evliliğin sırrını çözdü: Kariyer peşinde koşmak yerine "evinin kadını çocuğunun anası" olmak... ABD'deki Virginia Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre "kariyer mi, çocuk mu?" ikilemi arasında kalan üniversite mezunu kadınlar artık iş hayatı yerine anneliği tercih ediyor. Evde oturup, çocuklarını kimseye bırakmadan bizzat kendileri yetiştirmek istiyor. Bu yüzden uzun bir süre iş hayatına ara veriyor ya da kariyerlerini tamamen bırakıyorlar. Psikologlar bu durum için "Kadınların böyle kararlar almasının nedeni tamamen çocuklar. Modern ev kadınlarının 1950'lerdeki hemcinslerinden bir farkı var. Ev işleri yerine çocuklarıyla ilgileniyorlar. Hatta eşleri de ev işlerine büyük bir zevkle yardım ediyor" diyor. "

Amacım kimsenin hayatına burnumu sokmak değil, ilgilendirmez de beni.İsteyenin, istediği kadar çocuğu olsun, isteyen bulabilirse evinde dinazor beslesin.Benim anlayamadığım tek şey şu:

"Neden biz bu terazinin kefelerini bir türlü ayarlaya mıyoruz?"

“Orta yolu size tavsiye ederim"

Hz.Muhammed(s.a.v)

posted by suveyda @ Permalink ¤2:59 PM  
3 Comments:
  • At 9:53 AM, Blogger nes-kafe said…

    Çok güzel bir yazı olmuş. Milletçe bir orta yolumuz yok malesef :(

    şu çocuk istemeyip hayvanlara bakanlardan biride benim mesai arkadaşım. daha evli diil ama konuşmalarımızda "ayy ben çocuga bakamam. çok zor onla nasıl ugrasıcam, dogurmıcam ben vs" diyor ama evinde kedi besliyor. kediye yaptığı masraf götürdüğü veterinerin haddi hesabı yok. anlam veremiyorum ben bir türlü.
    Rabbim nasip ederse bir bebeğim olursa onu büyütmek için gerekirse işimi bile bırakırım. onun yetişmesi benim için daha önemli.

     
  • At 9:36 AM, Blogger suveyda said…

    nesciğim Rabbim inş sana hayırlısıyla bir evlat nasip eder.
    Mardin'de bir kitabede "her kadın mutlaka bir kezde olsa anne olmalı" diye yazıyordu.Bunu yaşamadan anlamak çok zor ama şundan eminimki eşi benzeri olmayan bir duygudur.

    geçen bir arkadaşın başına bir olay geldi.Bir çocuk için bakıcı arıyorlardı.Tanıdıklar benim arkadaşımı teklif etmişler.Arkadaşta bekar ama müthiş çocukları seven ve çocuklarla bir annenin olamayacağı kadar uyumlu bir tip.Neyse iş şehir dışında ama.Arkadaş kabul etmedi zaten.Çocuğun annesi demiş ki:O kızdan zaten hayır gelmez, şehir dışındaymış diye laf etmiş.
    asıl konuya geliyorum.Bu annenin yıllar sonra çocuğu olmuş.Bir takım sebebplerden dolayı olmuyormuş, ve çocuk doğunca bakıcı aramaya başlamışlar.Çünkü kendisi çalışmaya başlayacakmış.
    eleştirmek için söylemiyorum ama bende bunları anlamıyorum.
    arkadaş o lafa üzülünce bende dayanamadım "asıl ondan sana hayır gelmez" diye demiş bulundum.

    Can dündan bir erkek olarak çocuğunun banyo saatini kaçırmamak için onun büyüdüğüne şahit olmak için bir iş fırsatını teperken bu bayanlar bazan beni çok şaşırtıyorlar.
    diyroum ya biz bu teraziyi dengeleyemiyoruz.

     
  • At 9:38 AM, Blogger suveyda said…

    Can Dündan yazmışım pardon.
    Can Dündar olacaktı.
    çocuk söz konusu olunca şaşırıyorum:)

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1