Sunday, December 24, 2006 |
ADAM OLACAK ÇOCUKLAR |
Ben diyeyim 20 sene, siz deyin 25 sene sonra bu memlekette doktor sıkıntısı kalmayacak:) Hepsi başıma doktor kesildi ama, teşhisi koyamadılar gene:)
Yaklaşın yaklaşın, kalbinizi dinleyecekler sadece.
Yalnız, bu Sena'dan pek umutlu değilim, aklı fikri yemek yemekte.Kimbilir belkide allame olur:) |
posted by suveyda @ Permalink ¤7:49 PM |
|
5 Comments: |
-
Mrb Suveyda, Maşallah afacanları sıraya dizmişsin. Hepsi de bir birinden şeker. Zaman tüneline girip çocukluğuma dönmeye çalışıyorum, " acaba ben de böyleydim" diyorum. Sonra da "yok canım bizim zamanımızda böyle cici elbiseler mi vardı" diyorum. Belki de varmıştır ama bizim onlara ulaşma şansımız yoktu. Bilemiyorum yani... Bizler çikolota nedir bilmezdik. Ağzımızda ve yüzümüzde çikolota yerine çamur bulaşığı vardı. Yani genellikle çamurla ve su ile oynadığımız için elbiselerimiz ve elimiz yüzümüz çamur içinde olurdu. Ama var ya, o toprağın kokusunu öyle özlüyorum ki,en pahalı şekerlemelere değişmem. Yosunlu sular bile bugünkü klorlu sulardan daha hoş kokuyordu. Cici elbiseler gelince, bir kaç yıld bir bayramlık almaya karar verirse, o sene kendimizi çok şanslı sayardık. En gözde bayramlığımız da ya kadife bir pantolon, veya da "iskarpin" dediğimiz bir ayakkabı olurdu. Öyle tam takım bir elbise giymek için çok bayramlar beklememiz gerekiyordu. Ama her şeye rağmen o günleri özlemeden edemiyorum. İnsanın en itibarlı ve en güçlü olduğu dönem, çocukluk dönemidir. Herkes size ilgi gösterir.Büyükler sizin yumuk ellerinizi öperler. Kaşınızı çatsanız, anneniz üzerinize titrer. En güçlü silahınız da gözyaşlarınızdır. Siz ağlamaya başlayınca herkes emrinize âmade olur. Yani Cebab-Hak, çocuklara âciziyetlerine binaen bir güç vermiştir. O da anne ve babalarda "ŞEFKAT" olarak tecelli etmiştir. Yine nereden nereye geldik. Benim de huyum böyle işte. Yazmaya başlayınca klavyeme hakim olamıyorum. Başını alıp gidiyor. Okuyuculara da ayıp oluyor. Bu kada uzun yorumu kim ne yapsın canım. Allah sizler sabır versin diyorum ve bana katlandığınız için teşekkür ediyorum.
-
maşallah sizdede herkes sarı sanırım ve ammada ufaklık var daha öncede sıra sıra dizmiştin:) sena benim olsun :) kacırcam ben onu..
-
gönül pınarı bilmiyorum yaşınız kaç ama bende şurda 26 seneyi devirmiş bulunmakla sizinle aynı duyguları paylaşıyorum. bizim zamanımızda da az çok durumlar böyleydi.öyle çok oyuncakları, cıvıl cıvıl giysileri olan çocuk değildim ama düşünüyorum da şimdi hiç bu konuda üzüldüğümü ya da kendimi kötü hissettiğimi hatırlamıyorum. iykide böyle olmuş. şimdi çocukların herşeyleri var da ne oluyor, hiç bir şeyin kıymetini bilmiyorlar.Tabi bunda çocuklarına herşeyi alma yoluna giden anne babaların hiç mi suçları yok?vardır elbette, bir sürü etken var bu konuda. hatta bir keresinde abimle oyun oynayalım diye bahçeden acı acı biberleri toplayıp yemiştik.onun acısı bir tarafa, yediğimiz dayak bir tarafa:)) güzeldi ama ya, çok güzeldi. hakim bey pişman değilim:) şimdiki devirde böyle işte ne yapalım. yorum uzunluğunada teessüf ederim yani.siz yeterki yazın yav ben okurum zevkle:)
kayhan, evet sarıyım, sarıyız, sarılar:) bina hep çocuk dolu, kendi evlerinde oturmazlar bizim evi panayıra çevirirler, kapıları kilitleyecem artık, olmuyor böyle:)
sena konusunda verdiğin kararda bir daha düşün derim. şöyle ki: kızda öyle bir çene var ki, artık "yeter sena, ne olursun sus" noktasına getirdiği zamanlarda cevabıda hemen hazır oluyor.
"alla alla niye susacakmışım ki?:))"
bidaha düşün kayhan:)
-
ilahi:) bende sari ariyorum. Diyorum cocuklarin hepsi sari mi giymis, bir daha bakayim diye.
Ey ülkem vatandaslari kumrala sari demekten vazgecin artik:))
Bu arad sena bana cok yakin bir tanidigimi hatirlatti, bence kesin avukat olucak :P
Hem konuskan hem cikolatali daha ne olsun;)
NOT: Allhtan buraya blogger olmayanlarda yazabiliyor, ne mutlu bana;)
-
monaruz bu sana:) Etek sarı sen etekden sarısan sarısan Etek sarı sen etekden sarısan sarısan Sordum soruşturdum kimin yarisen lele yarisen Sordum sual ettim kimin yarisen yarisen Ben sormadan dolu gibi dökili dökili Ben sordukca gözlerinden yaş geli yaş geli Vay . . .
monaruz sena'ya da o yakışır zaten:)
sen niye yorum bırakamıyormuşsun bakayım.ben yemek bloğumu değiştirdim.kendimce linki duruyor ya ordayım.orda yorum yapabiliyorsun.aynı burası gibi işte.niye olmadı ki acaba.bak şimdi olmadı.yer göster oraya taşınayım böreklerimle:)
hem sen yorumdan bahsediyon senin bloğunda yeller esiyor.böyle yapılırmı hi.ayıp ayıp:)
|
|
<< Home |
|
|
|
|
|
about me |
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin |
Udah Lewat |
|
Archives |
|
Dua |
Allah’ım,
Sana tutunuyorum,
Kimsenin yere atmasına izin verme beni.
(Sadi)
|
Martı |
“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!
|
Böyledir |
Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner |
Budur |
Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin |
Arkadaşlar |
|
Designed-By |
|
Credite |
|
|
Mrb Suveyda,
Maşallah afacanları sıraya dizmişsin. Hepsi de bir birinden şeker. Zaman tüneline girip çocukluğuma dönmeye çalışıyorum, " acaba ben de böyleydim" diyorum. Sonra da "yok canım bizim zamanımızda böyle cici elbiseler mi vardı" diyorum. Belki de varmıştır ama bizim onlara ulaşma şansımız yoktu. Bilemiyorum yani...
Bizler çikolota nedir bilmezdik. Ağzımızda ve yüzümüzde çikolota yerine çamur bulaşığı vardı. Yani genellikle çamurla ve su ile oynadığımız için elbiselerimiz ve elimiz yüzümüz çamur içinde olurdu.
Ama var ya, o toprağın kokusunu öyle özlüyorum ki,en pahalı şekerlemelere değişmem. Yosunlu sular bile bugünkü klorlu sulardan daha hoş kokuyordu.
Cici elbiseler gelince, bir kaç yıld bir bayramlık almaya karar verirse, o sene kendimizi çok şanslı sayardık. En gözde bayramlığımız da ya kadife bir pantolon, veya da "iskarpin" dediğimiz bir ayakkabı olurdu. Öyle tam takım bir elbise giymek için çok bayramlar beklememiz gerekiyordu.
Ama her şeye rağmen o günleri özlemeden edemiyorum. İnsanın en itibarlı ve en güçlü olduğu dönem, çocukluk dönemidir. Herkes size ilgi gösterir.Büyükler sizin yumuk ellerinizi öperler. Kaşınızı çatsanız, anneniz üzerinize titrer. En güçlü silahınız da gözyaşlarınızdır. Siz ağlamaya başlayınca herkes emrinize âmade olur.
Yani Cebab-Hak, çocuklara âciziyetlerine binaen bir güç vermiştir. O da anne ve babalarda "ŞEFKAT" olarak tecelli etmiştir.
Yine nereden nereye geldik. Benim de huyum böyle işte. Yazmaya başlayınca klavyeme hakim olamıyorum. Başını alıp gidiyor. Okuyuculara da ayıp oluyor. Bu kada uzun yorumu kim ne yapsın canım.
Allah sizler sabır versin diyorum ve bana katlandığınız için teşekkür ediyorum.