Sunday, April 20, 2008
KUTLU DOĞUMA DAİR
"merhametin kalbi"


Geçen günlerden birinde bir yere gitmişiz, bir sohbete şahit olmuşuz ve bir cümleye vurulmuşuz:

“Peygambere(sav), en güzel yakışan elbise merhamet elbisesiydi”

Sonra bu cümle geldi hem aklıma hem kalbime yerleşti.Dağa taşa, ağaca, böceğe, çiçeğe, çevreye, hayvanlara ve nihayetinde insanlara merhamet.Mazluma, herkese karşı merhamet.
Ne diyeyim kalbimi bir ferahlık kapladı.Dağın eteklerinden gelen bir huzur ya da.

Belkide en çok ihtiyaç duyduğumuz merhamettir.Hem göstermemiz gerekiyor, hem de görmemiz galiba.Ne kadar da merhamete muhtacız böylesine?Gittikçe daha muhtaç hale geliyoruz.Biraz daha merhametli olabilsek, biraz daha merhamet görsek belkide böyle olmazdık, böyle olmayız.

Evet evet

Sadece, biraz daha merhamet.Buna ihtiyacımız var hepimizin.

Kalbimize biraz merhamet ekmeliyiz bu bahar.

Çok geç olmadan…



Bir şey daha var aslında.Bunu buraya yazmak, bu güzel havayı dağıtmak istemezdim ama demesem maraz olacak içimde, söylesem de tesiri olmayacak gerçi.İlla kutlu doğum etkinliğinde bulunacağız, bir şeyler konuşacağız diye , bir şeyleri anlatmak pahasına halkı yaklaştırmak yerine uzaklaştırıcı ve hatta soğutucu ve hatta uçurumlar açan konuşmalardan vazgeçmenin zamanı gelmedi mi?Ben kalbimin sıcaklığını istiyorum, derimden bile işlemeyen somut kavramlarınızı değil.Ürpermek istiyorum, doğrulmak istiyorum, bir fısıltı, bir ses ya da bir nefes.Kuru kuru gitmiyor böyle.Biraz da göz pınarlarımın ıslanmasını istiyorum.Gözyaşlarımın çalındığını hissediyorum.Bilmiyorum siz ne anladınız ama bu da benim kendime iç döküşüm olsun.Nasılsa herkes kendi istediğini anlayacaktır.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:52 AM  
4 Comments:
  • At 3:50 PM, Blogger Delfina ; said…

    Öyle ama Süveyda,dediğine haklısın...Merhametin sonsuz kanatlarında kaybolabilmek için önce kendimiz de o elbiseyi giyebilmeliyiz o Yüce İnsan gibi...

    Son paragrafını tam anlayamadım,kutlu doğum programları yerine herkes kendince mi kutlamalı demek istedin...

    Sevgiyle,

     
  • At 7:36 PM, Anonymous Anonymous said…

    "göklerin merhamet dolu olduğuna inanıyorum. bizse nefsimizin beton çatısını tepemize dikmiş, yaşamayı öldürüyoruz. merhamet! alem bu temel üzerinde. eğer toprağa, tohuma hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı su olur muydu? rengi merhamet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su. ne duruyorsunuz! sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesi kurun. tepelerinizdeki çatılarıda yıkın, göklerle temasa geçin. o zaman göreceksiniz ki, acı su borularından kendi kendine tatlı su akacak ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek."

    bunu anımsattı yazı, hüzün oldu yine.

     
  • At 6:06 PM, Anonymous Anonymous said…

    Böyle bir dostunuz oldu mu ?

    -Daima düsünceliydi.
    -Susmasi konusmasindan uzun sürerdi.
    -Lüzumsuz yere konusmaz; konustugunda ne fazla, ne eksik söz kullanirdi.
    -Dünya isleri için kizmazdi.
    -Kendi sahsi için asla öfkelenmez ve öç almazdi.
    -Kötü söz söylemezdi.
    -Affediciligi tabii idi. Intikam almazdi.
    -Düsmanlarini sadece affetmekle kalmaz, onlara seref ve deger de verirdi.
    -Kendisini üç seyden alikoymustu: *Kimseyle çekismezdi. *Çok konusmazdi. *Bos seylerle ugrasmazdi.
    -Umani umutsuzluga düsürmezdi.
    -Hoslanmadigi birsey hakkinda susardi.
    -Hiç kimseyi ne yüzüne karsi, ne de arkasindan kinar ve ayiplardi.
    -Kimsenin kusurunu aramazdi.
    -Kimseye hakkinda hayirli olmayan sözü söylemezdi.
    -Yaninda en son konusani ilk önce konusan gibi dikkatle dinlerdi.
    -Bir toplulukta bulundugu zaman bir seye gülerlerse, o da güler; bir seye hayret ederlerse, o da onlara uyarak hayret ederdi.
    -Gerçege aykiri övgüyü kabul etmezdi.
    -Her zaman agirbasliydi.
    -Konusurken çevresindekileri adeta kusatirdi
    -Kelimeleri parildayan inci dizileri gibi tatli ve berrakti.
    -Yürürken beraberindekilerin gerisinde yürürdü; ayaklarini yerden canlica kaldirir, iki yanina salinmaz, adimlarini genis atar, yüksek bir yerden iner gibi öne dogru egilir,vakar ve sükunetle rahatça yürürdü.
    -Kapisina yardim için gelen kimseyi geri çevirmezdi.
    -Bir gün kendisinden yasça küçük bir dostunun omuzlarindan tutarak
    söyle demisti: "Sen dünyada garip bir kimse yahut bir yolcu gibi ol!"
    -Her zaman hüzünlü ve mütebessim bir haletle dururdu.
    -Adet üzere sarfedilen hiçbir kötü sözü agzina almamisti.
    -Sıkintili hallerinde kabalasmaz, bagirmazdi.
    -Fakirlerle birlikte yerdi; öyle ki onlardan ayirt edilemezdi.
    -Önüne ne konulursa yerdi.
    -Sade kiyafetler giyer, gösteristen hoslanmazdi.
    -Konusurken yüzünü baska tarafa çevirmez, bulundugu mecliste ayricalikli bir yere oturmazdi.
    -SabahlarI evinden çikarken söyle söylerdi. "Ilahî, dogru yoldan sapmaktan ve saptirilmaktan, kanmaktan ve kandirimaktan, haksizlik etmekten ve haksizliga ugramaktan, saygisizlik etmekten ve saygisizlik edilmekten sana siginirim.
    -Siradan degildi; ama siradan insanlar gibi yasardi.

    O Güllerin Efendisi
    Alemlerin Sultanı
    Gönüllerin Fatihi
    Merhametin Kaynağı
    Şefkatin Menbaı
    Muhabbetin Pınarı
    Sevgili Baştacı Peygamberimiz
    HZ.MUHAMMED 'di (ASV)
    Rabbim hepimiz O'na layık etsin...

    Not:Sizi çok iyi anlıyor ve düşüncelerinize canu gönülden katılıyorum...
    Ruhsuz ve manasız kutlu kutlamalar zevahiri kurtarmaktan başka b,r işe yaramıyor bence de...

     
  • At 12:51 PM, Blogger suveyda said…

    işitme kaybı,
    hoşgeldin işitme kaybı.
    merhamet o kadar güzel bir kelime ki, içini doldurabilecek onca anlamı varken sayfalarca yazı yazılıp söz söylenebilir.

    yok aslında öyle demek istemedim işitme kaybı.tabiki programlar yapılsın, anlatılsın.eleştirdiğim bu değil.aslında bunu anlatmakta zor.biraz duygusal bişey bu sanırım.
    misal, geçen bir programa gittim.kürsüye bir adam geldi, ismi lazım değil.o kadar kuru bilgiler, o kadar yüzeysel, o kadar sıradan ve gereksiz konular anlattı ki hemen orayı terkettim.çünkü , bendeki havayı bozmasına daha fazla tahammül edemedim.halkın karşısına geçince, peygamberimiz (sav) hakkında anlatılacak çok daha güzel şeyler var.Maksat konuşmak olmamalı.maksat anlatmak ve anlamak, anlaşılmak ve hissetmek olmalı.
    dahası da var ama umarım derdimi anlatabilmişimdir:)





    zifiri,
    sen de hoşgeldin zifiri,
    güzeldi zifiri paylaştığın.tebessüm ettirdi bana.işte bundan bahsediyorum biraz biraz.
    hüzün güzel bişeydir zifiri.hem de çok güzel.Allah bizi hüzünsüz bırakmasın.





    mehmet abi,
    beni anlayan birilerinin olması, benim gibi düşünenlerin olması beni hem sevindiriyor hem de umutlandırıyor.
    teşekkürler mehmet bey,
    O'na salat ve selam olsun.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1