Saturday, April 12, 2008
KAPI KAPIYI ARALAR MI?

Evimizin salona açılan kapısı kendimi bildim bileli hep sorunluydu ve bu yüzden kapı her zaman zor açılırdı.Evimize gelen misafirler gümrük misali hep o kapıya takılırlardı.Büyüklerden alın, çocuklara varana kadar…

İlk zamanlar ben de hep zorlanarak açıyordum.Bütün gücümle bastırıp açabiliyordum ama artık gücümden mi yoksa vakti saati doluyorduda açılıyordu bilemiyordum.Bir gün , hiç gücümü sarfetmeden o elceğe çok hafif dokunarak açabildiğimi fark ettim.Onca zaman boşuna zahmet çekiyormuşum.

Artık kapıyı nasıl açabileceğimi anlamıştım ama aynı zamanda kendimde başka kapılarında açıldığını fark etmiştim.
Misal, hiçbirşeyi zorbalıkla, kaba kuvvetle çözemeyeceğimi fark ettim.
Misal, nazik olmadığım sürece, yumuşak huylu olmadığım sürece olayların üstesinden gelemeyeceğimi fark ettim.
Misal, çok küçük ama bir o kadar kendi çağında çok büyük bir hareketle neler başarabileceğimi fark ettim.
Misalleri uzattıkça uzatabilirim.Diyorum ya, tahta bir kapıyı açmakla aynı zamanda beynimin hatta kalbimin kapılarını açmıştım.

Rüzgarlı bir havada dışarıda yürüyen adamın paltosunu zorla açmaya çalışan rüzgar misali idi sanki yüreğim.Oysa ben güneş olmaya talip olmak isterdim.Sıcak bir havada, kavurucu bir günde kendi paltomu kendi isteğimle çıkartmama vesile olan güneş gibi.Hayat bizi günden güne rüzgar olmaya iterken güneş olmak istemiştim sadece.


Şimdi ne zaman evimize bir misafir gelse ve o kapıyla cebelleştiğini görsem hemen kendimi büyük bir zevkle öne atıyorum.Geçen gün zorla kapıyı açmaya çalışan yeğenimin yanına giderek o sevdiğim cümleyi sarfetmem gibi.
"Halacım, hayatta hiçbirşeyi kaba kuvvetle halledemezsin.Tek yapman gereken biraz daha nazik olman ve yumuşak başlı olman"

Yeğenim bana gülümsedi ve gitti.O anda o kadar kapı açılmıştı ki…


Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤8:27 AM  
3 Comments:
  • At 2:24 PM, Blogger Unknown said…

    Tüm işlerimizde "Nazikane, nezihane ve kavl-i leyn" ile muamele etmek yaşamımızda temel rehberimiz olmalı...
    Çünkü; tatlı dil, tebessüm, hoşgörü ve nezaket tüm kapıları açar...
    Hayatınız boyunca hayırlı tüm kapıların açılması temennisiyle;
    Allah'a emanet olunuz...

     
  • At 3:03 PM, Blogger Gönül Pınarı said…

    Kapılar deyince o kadar çok menzil aklıma geldi ki, nerden başlasam bilemiyorum. Çünkü hayatta her an önümüze çeşitli kapıları açılıyor. Her biri bir başka menzilin girişi oluyor.
    İnsan en başta ebedî saadet diyarlarını ister. Onun için de rıza ve rahmet kapısından geçmesi lazımdır. Rahmet kapısını ancak dua ve kulluk anahtarı ile açabiliriz.
    Rızık kapısı Rezzak ismine, Cemal kapısı Cemil ismine, Kerem kapısı Kerim ismine, Kuvvet kapısı Kadir ismine... ve en güzel isimler, en güzel menzillere açılır. Bunların hepsi de, kuvvetle değil, ubudiyetle, kullukla, dua ve niyazla açılır.
    Gönül kapısı muhabbet anahtarı ile açılır. İlim kapısı gayret anahtarı, medeniyet kapısı ise hürriyet anahtarı ile açılır.
    Görüldüğü gibi hiçbir kapıyı zorla, zorbalıkla, kaba kuvvetle açmak mümkün değildir. Fatih bile İstanbulu'u fethederken sadece toplarının gücünü değil, adalet ve fazilet gücü ile açmıştır.
    HAYATTA EN GÜZEL KAPILARIN HER ZAMAN SİZE VE SEVDİKLERİNİZE AÇIK OLMASINI DİLİYORUM
    Sonra gönül kapısından girmek ister. Orasını da muhabbet eli ile çalmak gerekir.

     
  • At 11:29 AM, Blogger suveyda said…

    mehmet bey,
    Allah razı ola inş.
    geçende okuduğum kitapta bir cümle geçiyordu.Tam da sizin satrları okurken o aklıma geldi."tebessüm de cihattır"




    gönül pınarı,
    aslında değil mi hayatımızda o kadar kapılar var ki.ve bu kapılarla her an her gün karşılaşıyoruz.Benimki sadece maddi bir kapıydı.Manevi kapıların da bize açılması dualarıyla inş.
    bütün kapılar yüzümüze kapandığında dahi, başka bir kapının bize açılacağı inancını kaybetmemek umuduyla.
    teşekkürler bir kapı daha açtığınız için gönül pınarı.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1