Monday, April 13, 2009
BAHAR GELDİ
Bahar olsun da seyredin
Nasıl süsler bayırları
Zümrüt gibi çayırları
Yüzü gülen o incecik
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar


Yaprakları kıvır kıvır
O da ayrı bir güzellik
Hem güzel hem de nazlıdır
Gelin yüzlü papatyalar
Altın gözlü papatyalar ...
(Tevfik Fikret)



























Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤1:59 PM  
14 Comments:
  • At 7:06 PM, Anonymous mehmetabi said…

    Merhaba
    Suveyda Hanım Kardeşim

    Selam ve muhabbetle;
    Yaşam boyu gülücüklerle;
    Mutluluk dolu yarınlarla;
    Sağlık ve saadetle kalın...
    ................................
    Nihayet kışın bitmesiyle;
    Bahar geldi hoş geldi.
    Bir kaç güzel resimle;
    Bloglara renk geldi...
    ................................
    Durmak yok;
    Resimlerle de olsa;
    Bloga devam:))

     
  • At 9:46 AM, Blogger selma said…

    bayılıyorum şu bahara.her şey nede güzel oluyor bahar gelince.çiçekler kuş sesleri.insan ister istemez bi keyifleniyor.dışarda piknikler.çimlerde oturmak.herşey bir başka güzel.

     
  • At 7:04 PM, Blogger suveyda said…

    merhaba mehmet bey,
    bahar geldi hayat geldi
    resimlerle de olsa bloga devam:))




    selma,
    bide ben olunca sanki daha bir güzel değil mi selma:))
    bensiz o planları nasıl yapacan , planda yapmazsın.bi düşün hele.

     
  • At 10:05 AM, Blogger selma said…

    ama herşeyi de tadında brakmak lazım canım.sana kalsın hayatımızın her dakkasını bir piknik havasında geçirecez.insanın bu kadar oksijenden piknikten kusması gelir be.hobi olarak kalmalı.görev olarak değil.eve sensiz plan yapmam mümkün değil.sen plancı başı bende senin plancı başı yamağın.aslında hayatı plansız yaşamak lazım.mutlaka bir düşünür söylemiştir bunu.söylememişse de beni yazsınlar tarihe.

     
  • At 11:12 AM, Blogger suveyda said…

    hava güzel olunca duramıyorum mommo kanım kaynıyor üstelik bütün kış güzel havalar hayalleri kurmadık mı biz.Gerçi kışında kurmuştum ama sendeki macera ruhunun yetersizliği sebebiyle askıda kaldı genelde.
    hayatın her anını değerlendirmeli mommo.tam olarak böyle olmasada buna benzer bişey muhakkak bir düşünür demiştir.Hatta düşünsen sen bile dersin.
    hafta sonuna büyük planlarım var mommo Allah nasip ederse.
    hazırla ruhunu:)

     
  • At 5:32 PM, Blogger selma said…

    evet senin kanının kaynadığı kesin.bunu geçen akşam kınada yeterince ispatladın.ama şunuda anlamış olacanki fazla kaynamak zarar verdi sana.evet sen piknik için kar kış tanımıyon..hava nası olursa olsun yeterki senin havan iyi olsun yetiyor sana.hafta sonuki plan ne acaba.uzayamı çıkıyoz,tuateneyo'yamı gidiyoruz.beni evde brakda sen özgürsün buzullara bile gidebilirsin.yolun ve bahtın açık ola kristof kolomb

     
  • At 9:22 PM, Blogger nur said…

    Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
    Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
    Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
    Kutlu bir zaferdir bu ebabil dudağından
    Rahmet vadilerinden boşanır ab-ı hayat
    En müstesna doğuşa hamiledir kainat

    Yıllardır bozu bulanık suları yudumladım
    Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

    Hasretin Alev alev içime bir an düştü
    Değişti hayel köşküm, gözümde viran düştü
    Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
    Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

    İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
    Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
    Mehtabını düşlerken o mühür sahibinin
    Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
    Evlerin arasına dikilir yesil bayrak
    Yeryüzü avaredir, yapayalnız ve kurak

    Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
    Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydim

    Yağmur, gülsenimize sensiz, baldiran düştü
    Düşmanlik içimizde; dostluklar yaban düştü
    Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
    Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

    Bir güzide mektuptur, çağlarin ötesinden
    Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
    Yayılır o en büyük mustu, pazartesinden
    Beyazlik dokunmuştur gecenin siyahina
    Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
    Sükutu yar, sevinci dualar kadar derin

    Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
    Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamiş, mazide
    Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydim

    Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
    Yarılan göğsümüzden umutlar bican düştü
    Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
    En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

    Melekler sağnak sağnak gülümser maveradan
    Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
    Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
    Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
    Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
    Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

    Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
    O mücella çehreni izleseydim ebedi
    Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

    Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
    Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
    Katil sinekler deldi hicabın perdesini
    İstiklal boşluğunda Arılar nadan düştü
    Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
    Tablosunu yapardim yıkılan her kulenin
    Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
    Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
    Tarasaydım bengisu fışkıran kakülünü
    On asırlık ocağın savururdum külünü

    Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
    Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

    Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
    Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
    Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
    Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

    Badiye yaylasında koklasaydım izini
    Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
    Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
    Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
    Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
    Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

    Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
    Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

    Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
    Kırıldı Adaletin kılıcı; kalkan düştü
    Mahkumlar yargılıyor; hakimler mahkum şimdi
    Hakların temeline sanki bir volkan düştü

    Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
    Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
    Erdemin, bereketin doldurur haneleri
    Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
    Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
    Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

    Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
    Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

    Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
    İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
    Güvenilen dağlara Kar yağdi birer birer
    Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

    Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
    Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
    Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
    Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
    Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
    Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

    Madeni arzuların ardında seyre daldım
    Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

    Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
    Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
    Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
    Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

    Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
    Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
    Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
    Sesini duymayanlar girdabında boğulur
    Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
    Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

    Saatlerin ardında hep kendimi aradim
    Bir melal zincirine takıldı parmaklarım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

    Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
    Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
    Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
    Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

    Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
    Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve Ay
    Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
    Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
    Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
    Mekanın fırçasında solmayan resim senin

    Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
    Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

    Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
    Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
    İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
    Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

    Islaklığı sanadır ahımın, efgahımın
    İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
    Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
    Nazarın ok misali karanlıkları deler
    Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
    Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

    Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
    Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

    Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
    Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
    Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
    Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

    Nefsinle yeniden çizilecek desenler
    Çehreler yepyeni bir degişim geçirecek
    Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
    Anneler çocuklara hep seni içirecek
    Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
    Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

    Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
    Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
    Şarrkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
    İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

    Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
    Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
    Dokunduğun küçük bir nakiş da ben olsaydım
    Sana sırılsıklam bir bakiş da ben olsaydım
    Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
    Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
    Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
    Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
    Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
    Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
    Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
    Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
    Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
    Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

     
  • At 12:30 PM, Anonymous mehmetabi said…

    Merhaba Nur
    Bu kadar uzun bir yazıyı baştan sona kadar sen okudun mu?
    Eğer okudunsa tebrikler...
    Aslında böyle anlamlı bir yazıyı yorum sayfasına değil de kendi bloguna iktibas edip yazsaydın daha güzel olurdu diye düşünüyorum...
    Bloguna baktım bomboş ve yeller esiyor da:)
    Misafirperver ve engin hoşgörü sahibi Suveydanın evinde pardon blogunda bile olsa bu güzel yazıyı paylaşdığın için teşekkürler ve Selamlar

     
  • At 4:05 PM, Blogger selma said…

    eminim yazı güzeldir ama çok uzun olmasından korktum ve okuyamadım.mehmet abinin dediği gibi bloğuna daha yakışırmış bu.ama söz okuyacam.

     
  • At 4:10 PM, Blogger suveyda said…

    selma,
    mommo sanırım dediklerinden utanıyorsundur şimdi.Geçen akşam başına gelenleri unutmadın sanırım.Benden sana abla tavsiyesi bidaha plan yapma, sana göre değil bu işler:))
    hafta sonuna aşırı planlarım var, enerji depola anca yetişirsin.Bana takıl hayatını yaşa sen mommo:)



    nur,
    nur geldi bloğuma sanki:)
    teşekkürler nur.




    mehmet bey,
    aleyküm selam mehmet bey:)

     
  • At 4:11 PM, Blogger suveyda said…

    selma kurtar beniiiiiiiiiiiiiii
    melikeyle başa çıkamıyorum.
    bide ne diyor bilsen.
    daha düzgün kelimeler kur.
    düşün bana dedi.

     
  • At 4:27 PM, Anonymous mehmetabi said…

    Görüşüme katıldığın için teşekkürler Sellocan
    Okumaya başlamadan önce gözlerini iyice dinlendir ve acele etmeden yavaş yavaş oku...
    Allah sabır versin...
    Bu arada Selmanın öksüz, yetim ve de garip görünen "Sellocanın Dünyası" na girip yorum yazayım ve blogundaki kış manzaralarını görünce kışın bittiğini baharın geldiğini haber vereyim dedim ama şifre engeliyle karşılaştım:)
    Zaten Selma kendi blogundan çok buralarda gezindiğinden oraya yazmış gibi olur sanırım:)
    Bu arada buradaki abla-kardeş aranızdaki muhabbet, dayanışma, planlama ve de tatlı çekişme gözler yaşartıyor:)
    Rabbim dünya ve ahiret saadeti ve mutluluğu versin hepinize...
    Baharın güzelliğiyle her daim sevgi ve sağlıcakla kalın...

     
  • At 2:14 PM, Blogger selma said…

    ama benim bloğumsa şifre yoktu bildiğim kadarıyla.acaba abloş mu koydu.gerekli mercilere başvurup soracam.hakkımı arıyacam.inşanlah ablam çıkmaz arkasından.evet benim blığum çok öksüz garip ve harabe gibi.bir atalım da hep beraber topluyalım.yardım yazılarınıza açığız.

     
  • At 2:17 PM, Blogger selma said…

    evet ben bir daha plan yapmıyacam.hep batıyor benim planlarım.aksilikler üst üste geliyor.ayrıca yazıyı okumadığım için özür dilerim.senin planlarına benim ve gücüm yeter ne param.beni hastanelik edecen sonunda.bu kadar plan patlaması olmazki.az dur dinlen ya.

     
Post a Comment
<< Home
 
 

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1