Tuesday, December 23, 2008
MİM
Aşk-i Bekacım, bilgisayarda deep freze programı var.Haliyle her açıldığında şu bildiğimiz windows otlağı çıkıyor.İşim aceleyse hiç bakmam ekrana, işim zaten içerde çünkü:) Ama uzun süreli kalıyorsam değiştiririm.Birazda keyfime bağlı tabi:). O anki ruhsal halime bağlı olarak, ki bu genelde o anda olmak istediğim yer şeklinde ekranı bir fotoğraf kaplar.Aynı zamanda en son çektiğim fotoğrafları daha çok tercih ederim.Genellikle ve sık aralıklarla kullandığım, vazgeçemedim fotoğraflar aşağıdakilerdir.Bazen kendimide tercih ederim ama benim işim yok burada:).

Amma konuştum aşk-i beka demi.Beni mimlersen olacağı budur.Velhasıl diyorumki, ben zırt pırt değiştiririm, bu konuda pek sadık sayılmam.Şunu da söylemeden geçmeyeyim, bence bu konuda önemli etken uzak olmak heralde.İnsan sevdiklerinden, sevdiği yerlerden uzak olunca daha çok onları ve oraları içeren resimleri tercih ediyor diye düşünüyorum.Yanlışsam düzelt beni.

Bir not daha aşk-i beka, ben dün gördüm beni mimlediğini.İnanırmısın tam üç defa cevap yazmak için açtım sayfayı, üçünde de yazamadım, aksilik yakamı bırakmadı, ondan böyle geç oldu.Affola yani hekimim.


Vazgeçemediğim fotoğraflardan biridir.


Bu hep olmak istediğim yer.Kendimce sahiplendiğim nadir yerlerden biridir.


Bu manzarayı da eksik etmem kolay kolay.

Köyde evimizin önü.Çok sevdiğim bir yerde burası.



Bugünlerde favorimiz:)Eve gelen herkesin bu şekilde fotoğrafı var ve ekrandaki yansıması:)

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤7:40 PM   0 comments
Monday, December 15, 2008
DOKUNMAK SANATTIR
Bazen ufacık bir dokunuş ne kadar sıcaktır ve kaç kelimeye bedeldir bilemezsin.Nasıl da istersin sırtını birinin sıvazlamasını.Eğer sen merhamet edersen, eğer sen seversen, sevmesini bilirsen, incitmezsen, kırmazsan, basıp geçmezsen, dokunursan ve gülümsersen bilki, cümle kurmak zorunda kalmayacaksın.


Kimi zaman böyle haller oluyor işte.Bir çocuğun bir kediye dokunması dahi hayatın en anlamlı kesitlerinden biri olabiliyor.Ki ben kedileri sevmem.Dokunmam,dokunamam.Korkarım.Ama bu anı sevdim.Bu dokunuşu sevdim.Bu görüntüye şahit olmayı sevdim.Bu hali sevdim.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤4:29 PM   4 comments
Monday, December 08, 2008
KURBAN OLMA BAYRAMI

Gül alırlar gül satarlar
Gülden terazi tutarlar
Gülü gül ile tartarlar
Çarşı pazar güldür gül
(Yunus Emre)


Bayramınız mübarek, dualarınız kabul olsun.Gül tadında geçsin inş.

"
Ne anlama geliyor kurban?
Bunu anlamak için iki soruya cevap vermek gerek.
Bir... Hz. İbrahim olabiliyor musun? Yoksa kuru bir örf adet takipçisi misin?
İki... Senin İsmail'in ne?
Ali Şeriati şöyle açıyor bunu: "Başkasının bilmesine gerek yok, sen ve Allah bilsin yeter! Senin İsmail'in karın, kocan, mesleğin, şöhretin, servetin, gücün, makamındır belki..."
Yoksa Şeriati'nin dediği gibi... "Yalnızca kesmiş olmak için koyun kesmek kasaplıktır!" "
(Haşmet Babaoğlu)

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:03 PM   4 comments
Thursday, December 04, 2008
SON DEMLERİMİZ









Ömrümüz dört duvar arasında geçiyor.Duvarları aşıp kendimizi dışarı attığımızda kendimizi kalabalıklar arasında buluyoruz.Yine her tarafımız sarılmış, önümüzü göremez olmuşuz.Bu kalabalıktan kurtulayım derken gittiğimiz alışveriş merkezleri, dükkanlar, cafeler hep dolu, hep gürültülü.Sanki herşey bizi huzursuz etmek için yarışıyor.

Hayat hep bir koşturmacayla geçiyor.Hep bir yerlere yetişiyoruz, hep geç kalıyoruz gideceğimiz yerlere.Koşturmak yine bitmiyor.Bazen öyle anlar olur ki, insan kaçmak ister, her şeyden uzaklaşmak.Geri döneceğini bile bile gidebildiği kadar gitmek.En uzağa okunu fırlatan okçu gibi uzaklaşabildiğin kadar ayrılmak yerinden.

Açık hava, gözün göremeyeceğe kadar uzaklara bakabilmek, sessizlik, sakinlik, huzur, su sesi, mavilik, yeşillik, gökyüzüne bir engel olmadan bakabilmek, toprağın kokusunu duyabilmek, bir çiçeğe dokunabilmek, koklamak, dostlar, muhabbet etmek, iki lafın belini bükmek, manzaraya karşı çay içmek, tad alarak yemek yemek, uzun uzun kahvaltı yapmak, acele etmemek ve gülmek, tekrar gülmek, yine gülmek.

Kış kapıya dayandı ama biz inatla dışarı atıyoruz kendimizi.Güneşin bir anlık gülümsemesine aldanarak, aldanmak isteyerek son demlerimizi yaşıyoruz.

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤12:37 PM   4 comments

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1