Saturday, June 30, 2007
KÖY PEYNİRİ NASIL YAPILIR ;)
Bugün sizlere köy peyniri nasıl yapılır, resimlerle gösterecem.Ne demişler "bil ama yapma".Bakarsınız bir gün dağ başına düşersiniz, yiyecek bişey bulamaz, yapmak zorunda kalabilirsiniz.Banada dua edersiniz:) İnsan her zaman çöl ortasına düşmüyor değil mi

Elinizde malzeme olarak bir inek olması yeterli:)
Önce ineği bir güzel otlatıyorsunuz.Patlayana, çatlayana kadar doyuruyorsunuz.Tabi arada sizi ısıran sineklere de dayanacaksınız.Bu da bu işin kötü tarafı diyelim:)


İneği doyurduktan sonra, ahıra götürüp bağlıyorsunuz.Yanında da yavrusu.Ohh daha ne ister ki...

Bakın bakın nasıl seviyor yavrusunu.Bir annenin yavrusunu sevmesi her zaman tarifsiz duygulardan biridir.Hiçbir şey bu sevgiye ölçü olamaz.

İşin zor ve zevkli tarafına geliyoruz.Yani sağma işine.Burda sağan ben değilim ama ben de sağdım çok zevkli:) Dağ başına düşebilirim yani:)


Sağdığımız sütü eve götürüp tozlardan arınması için süzüyoruz.Isıtıyoruz.Aşağıda görmüş olduğunuz süt makinasından geçiriyoruz.Bu makina, kaymağı sütten arındırıyor.Bir taraftan süt akarken, diğer taraftan kaymak akıyor.Akan sütle peynir yapılacak.Kaymağı ise afiyetle yiyebilirsiniz:) Ne nefis şeydir o...


Bu işlem genellikle sabah yapıldığı için süt akşama kadar bekletilir.Ekşimesi sağlanır.Bu süt tekrar ısıtılır ve ısındıkça yavaş yavaş içinde peynir oluşmaya başlar.Önce bir tahta kaşıkla bu peynirleri toplamaya başlarsınız.
İşte toplandı peynir.Ama işimiz bitmedi.Bundan sonra elimize alıp sertleşmesini sağlamaya çalışırız.Peynir yapımında kullanılan tabir gibi, damarlarını kırmaya çalışırız.Oturun oynayın işte:)


Arada yiyebilirsiniz tabiki.Sıcak peynir muhteşem birşey.Enfes enfes:) Hem yapıyor, hem yiyorsunuz daha ne olsun.:)Bu peyniri kendi ellerimle yaptım.Etrafımdakiler de beni izliyordu tabi.Onlara dağıtıp bir de kendim yemekten az daha elde yapacak peynir kalmadı:)


En son aşama, böyle şekiller vererek peynir yapma işlemini tamamlıyorsunuz.Üzerini tuzlayıp, tuzlu suya atıyorsunuz.İstediğiniz zaman çıkarıp afiyetle yiyorsunuz.


Peynir yapma işlemi bitti fakat elimizde malzeme kaldı.Bunu da değerlendiyoruz tabiki.Bu kalan suyu kaynatıp bir torpada süzüyoruz ve bekletiyoruz.İçinde lor dediğimiz bir malzeme oluşuyor.Aynı zamanda bu kaynamış sıvı içilebilir.Pek çok şeye faydası olduğunu söylüyorlar.Biraz ekşi gibi tadı var ama içebilirseniz tabi:)



Belirli aşamalardan geçtikten sonra, lor ile bu değişik peynir yapılıyor.Bunun adı kuruti.Başka hiçbir yerde bulamazsınız:)

"Ben varmam inekliye,
Yoğurdu sinekliye
Mevlam nasip eylesin
Omuzu tüfekliye "
...diyorsanız başka:))
Yediğiniz, içtiğiniz afiyet olsun, hayırlı hafta sonları...

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤1:06 PM   28 comments
Friday, June 29, 2007
HAYIRLI CUMALAR

Peygamberimiz, bir bayram namazından sonra mescitten çıktığında, çocukların neşe ve sevinç içinde oynadıklarını gördü.Bir duvarın dibinde de perişan kılıklı ve mahzun bir çocuk ağlayıp duruyordu.Dikkatini çekti.Doğru onun yanına vardı.

“Yavrum neyin var, niçin böyle üzgün duruyorsun?Arkadaşlarınla birlikte niçin oynamıyorsun?”

Çocuk bir yetimdi.Babası Uhud’da şehit olmuştu.Annesi de başka biriyle evlenince çocuk sahipsiz kalmıştı.Efendimiz, çocuğun elinden tuttu, başını okşadı ve sevindirici bir haber verdi.

“Neden ağlıyorsun? Ben baban, Aişe annen, Fatıma kardeşin olsun istemez misin?”

Çocuk sevincinden uçacak gibiydi.Heyecanla “Nasıl razı olmam, Ya Resulallah?” diyebildi.

Peygamberimiz ismini sordu, “Buceyr” dedi.

“Hayır.Senin ismin Beşir olsun” buyurdu.

Peygamberimiz çocuğu aldı, evine götürdü.Yedirip içirdi, üstünü başını giydirdi, bir süre sonra çocukların arasına karışmak üzere sokağa çıktı.

Arkadaşları Beşir’in halindeki değişikliği görünce merakla sordular.

“Sen daha önce ağlayıp duruyordun.Şimdi nasıl oldu da bu hale geldin?”

“Açtım, doydum, çıplaktım, giyindim, yetimdim Resulallah babam, Aişe annem oldu”

Bütün çocuklar gıpta ederek “ Ne olaydı, bizim de babalarımız Uhud’da şehit olsaydı da, biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık.”

Peygamberimizin vefatına kadar Beşir Bin Akra onun yanında kaldı.Peygamberimizin vefatından sonra Beşir için asıl yetimlik başlamış oldu.Şöyle ağlıyordu:

“İşte şimdi yetim kaldım, işte şimdi garip oldum”

Mehmed Paksu
Peygamberimizin Örnek Ahlâkı



CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤11:09 AM   10 comments
Wednesday, June 27, 2007
GEZİ - YORUM
Zeynep’in öğretmenlik yaptığı köyden ayrıldıktan sonra kendi köylerine gittik.Kapılarının önünde kocaman bir dut ağacı var.Hani çık çıkabilirsen türden dev gibi bişey.Çıkmak yine bir nebze kolay, in inebilirsen.Zaten bizim böyle bir sorunumuz var.Ağaca çıkıyoruz ama inemiyoruz:) Hatta Zeynep bir ara kalmış ağaçta, kurtarma ekibi gelip indirmiş:)

Biz şansımızı yine de deneyelim dedik.Zeynep çıktı bu sefer ama ben dut sevmediğim için çıkmadım.Aşağıya doğru uzanan bir sürü dalları var.Bari toplayayım dedim.Zorla Zeynep’e de toplattırdım.Beş tane kovaya, bir tane midene atacaksın dedim ama dinleyen kim, o tam tersini yaptı:)

Bu benim topladığım.Zeynepinkini hiç göstermeyeyim.Yarısını zor doldurdu:)

Burası TEMA Vakfı tarafından yapılmış bir ev.Aslında otel diyelim biz buna, ki öyle zaten.Buraya tur ve gezilerle gelen misafirler burada ağırlanıyor.Gece burada kalıp gündüz istediğiniz yerlerde dolaşabiliyorsunuz.İçi hem yöresel hem de modern şekilde düzenlenmiştir.

Bu Fatma Ablamızın yeri.Evlerinin önünde yapılmış bir serender.Biz buna kendi dilimizde nalya diyoruz.Yazın çok güzel oluyor burası.Her hafta bizi buraya çağırır, biz de tamam deriz ama bir türlü gidemeyiz, gidince ise ayrılmak istemeyiz.Gece geç saatlere kadar oturmanın keyfi bambaşkadır burda.


Anne ile yavrusu.Ne güzeller değil mi?Maşallah deyin hele, nazar değmesin:)
Biliyor musunuz, çok kolay nazar değer?

Bulutlar geliyor artık...

Güneş batıyor...

Ve akşam oluyor...


Gün bitti...
Gece başlıyor: )

Labels: , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤12:29 PM   6 comments
Tuesday, June 26, 2007
ZEYNEP ÖĞRETMEN
-Gidebilecek misin? Yapabilecek misin? Nasıl kalacaksın orada? Tek başına durabilir misin? Emin misin?

-Evet.Yapabilirim.Gidebilirim tabiki.Onlarında ihtiyacı var. Ben gitmesem , o gitmese kim gidecek?



Böyle başlamıştı Zeynep öğretmenle konuşmamız haberi ilk duyduğumuzda.Bir köye öğretmen olarak gitmesi gerekiyordu.Kışın yağan kar, ağır şartlar dolayısıyla yolu kapanan, iletişimi belirli bir zaman kesilen, uzak bir diyara, uzak bir köye.

Yalnız, yapayalnız.

Anne babasının dahi gitmesini istememesine rağmen “hayır gideceğim” diyerek giden, pes etmeyen, arkasına dahi dönüp bakmayan, büyük bir heyecanla, zevkle, şevkle ilim yolculuğuna çıkan Zeynep öğretmen.Küçücük, tertemiz, cıvıl cıvıl, yürekleri yüzlerinden temiz çocuklar bekliyordu onu.

Ve gitti.
Hepimize bir ders olarak gitti.
Yıkılmış, dökülmüş, köhnemiş, kirlenmiş bir okula, ilim irfan götürmeye gitti.
Kendisini bekleyen o körpe beyinlere umut olmaya gitti.
Kilometrelerce uzaklardan gelen çocuklara , okuma yazma öğrenme aşkını alevlendirmeye gitti.
Kışın kaya kaya , ıslak ıslak, yazın sıcağında okula gelen, yürekleri kocaman o çocuklara ışık olmaya gitti.

Evet yaptı bunu Zeynep öğretmen.Hepimizi şaşırtarak yaptı.Böyleleri de varmış demek ki, dedirterek yaptı.Birilerinin yüzünü güldürdü.Umut oldu.Hayat oldu.Neşe oldu.Alfabeden kopup gelen a harfi oldu, m oldu, z oldu.Kelime oldu, cümle oldu ve nihayetinde hayatın anlamı oldu.

İyki vardın Zeynep öğretmen.
Birileri için iyki vardın.
Ve iyki varsın.

Ne zamandır davet ediyordu Zeynep, bir türlü gidemedim.Gitmek için bir haftada bin türlü plan yaptık, değiştirdik sonunda gidebildim:)
Bana sıcakta onca yol yürüttü ama olsun değdi.


giderken bir sürü dere var.

su sesi eşliğinde yol alıyorsunuz.

hatta bazılarında balıkları bile görebiliyorsunuz.

ve sonunda okula ulaşıyoruz.O ne yokuştu Zeynep ya :)


buda bildiğimiz kara tahta:)gider gitmez tebeşiri ele geçirdim.

kütüphaneleri de varmışşş...


sınıftan bir görüntü.
aslında bu kadar düzenli ve temiz değilmiş.
şimdi ise içerisi pırıl pırıl ve çok süslü.


hayatın bütün renkleri onlarda var.

yaramazlar tek ayak üstünde durun bakayım:)

bu çileği öğrencileri toplamış.Bir soru sormuş bilirlerse kendisi çocuklara çikolata alacakmış, bilemezlerse kendileri öğretmenlerine.Bilememişler.Çikolata almak da zor gelince " öğretmenimm çilek toplasak olmaz mııııı?" demişler.
ve toplamışlar.Yemek bana da nasip oldu.Üffff çok güzeldi:)


karnelerini alıp gidiyorlar.
kimseyi sınıfta bırakmamış bizim zeyno:)


bu da manevi öğrencisiymiş.
peşinden ayrılmıyormuş bir türlü.Son gün bile ordaydı, peşimizde dolaşıp duruyordu:)




okul bile dere manzaralı.
ne tarafı dönerseniz dereler var zaten.

öğrenciler, okula böyle uzak yerlerden geliyorlar.

Bazıları bir saat yol yürümek zorunda bile kalıyormuş, okula gelmek için.
Evin dibinde okulu olupta, okula gitmeye üşenen, her gün bir bahane uyduranlara ibret olsun
.

Dönerken burdan iniyorduk.Zeynep, bir sene boyunca burdan inip çıkmış.Ama ne oldu biliyor musunuz? Zeynep, burdan düştü:)) E tabi ben ne yaptım.Bol bol güldüm:)
Bir sene boyunca düşmeyen kız, beni görünce düştü.Heyecandan olsa gerek:)


Bu da Zeynepçiğimin küçük, mütevazi evi.İçi çok şirin.


Zeynep'in komşusunun civcivleri.
Yanına yaklaşmaya bayağı korktum aslında.
Yavrularıma bişey yapacak diye, hemen peşinize düşebilir.
Yıkardım heralde oraları:)
Ama bağlıymış, farkedince rahatladım.
Böyle geçti Zeynep'le okulun son günü.Sonra bir dut maceramız daha oldu.Onu sonra anlatırım.:)

HAYIRLI HAFTALAR SİZLERE...

Labels: , , , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤11:43 AM   12 comments
Saturday, June 23, 2007
HAYAT AYRINTIDA MI GİZLİ?
Juan, motosikleti ile Meksika sınırına gelir.

Arkasındaki iki büyük çantayı gören sınır polisi şüphelenir ve içindene olduğunu sorar ...

Juan, "Yalnızca kum" diye yanıt verince polis, "Aç bakalım çantaları" der.Juan çantaları açar, polis didik didik kontrol etmesine rağmen kumdan başka birşey bulamaz çantada !

Bununla yetinmeyen polis, gece yarısına kadar kumu her tür tahlilden geçirtir ancak saf kumdan başka birşey yoktur !

Polis, çantalarını Juan'a geri verir ve sınırdan geçmesine izin verir.Ertesi gün Juan motosikletinin arkasında iki büyük çantayla tekrar sınırda belirir.

Polis Juan'ı gene durdurur, didik didik arar, birşey bulamaz ve Juan'ı serbest bırakmak zorunda kalır.

Bu olay, polis emekli olana dek yıllarca devam eder !

Bir gün emekli polis Meksika'da bir barda otururken Juan'ın içeri girdiğini görür ve derhal yakasına yapışır; "Senin yıllardır birşeyler kaçırdığından eminim. Çıldıracağım. Geceleri uyku uyuyamıyordum senin yüzünden. Lütfen anlat bana ne kaçırdığını. Aramızda kalacağından emin olabilirsin."

Juan gülümseyerek yanıtlar,


"Motorsiklet"

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤1:27 PM   6 comments
Friday, June 22, 2007
HAYIRLI CUMALAR

Öyle çaresizim ki Rabbim,
Çarelere ermiyor aklım…
Bir yüzüm solgunken, isyankar öbür yanım…
Öğütleri masal gibi dinliyorum…
Nasihatler ninni misali geliyor,
Başımı sallıyorum sanki anlamış gibi…
Beni takipte ızdırap..
Peşimden gelir kabuslar…
Kimsem yokmuş şu dünyada senden başka!..
Merhametine uzatıyorum ellerimi…
Senin rahmetinle yıkamak istiyorum kirli tövbelerimi..
Dizginle çılgınlıklarımı…
Affet günahlarımı..
Ey affetmeyi seven Rabbim, sil göz yaşlarımı..
Sen teselli et beni, serinlik sun şu bağrıma…
Vardır bunda da bir hayır..
Hayırlı kederlerimi sen sevdir bana!..
Tıpkı geceye saçılan yıldızlar gibi,
Ömrüme ışık olsun, sıkıntı anlarımda ettiğim dualar..
Hüzünlerde olgunlaştır beni..
Cahilim çok cahilim..
Sen yolum ol!
Sen sonum ol!
Sen tut elimden, sana giden yollarda nurum ol!
Dağlar kadar günahlarıma, Bir avuç tövbe kırıntısı getirdim…
Sen derman ol şu volkanlarıma…
Sensiz bir yürek ne kadar boş!..
Affeyle Ya Rabbel alemin…
Amin…
CUMANIZ MÜBAREK OLSUN...

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤9:47 AM   5 comments
Wednesday, June 20, 2007
DÖNDÜM, BURALARDAYIM
Merhaba arkadaşlar.

Biraz geç oldu ama döndüm.Çok özürdilerim bu kadar uzun ara olduğu için.Bu kadar düşünmemiştim ama evdeki hesap çarşıya uymadı.Şekil a’da göründüğü üzere böyle bir sonuç ortaya çıktı.



Buraya karşı bir sorumluluğum var elbette, fakat gelemediğim, ilgilenemediğim zamanlarda anlayışınıza sığınıyorum.Ki bazan durumlar bizim istediğimiz şekilde gelişmiyor.Hesabımız kitabımıza uymuyor.Yanlış anlaşılmasın bu asla, sallama veya boşvermişlik değil.Az müsade deyip ortadan kaybolmak zaman aldıysa düşünmenizi isterim ki, vardır bunun bir sebebi.Yoksa ben her gün burasını açabilecek imkan bulup kayıtsız kalacak halim yok.

Öncelikle o güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim.Bu sayfayı tıklayıp, yorum yazan, yazmayan, bakan, gören, gelen, giden herkes sağolsun.Biliniz ki Süveyda iyidir.Sizlerde iyisinizdir inşaAllah.

Ne oldu bu zaman aralığında?
Güzel şeyler oldu.
Hoş şeyler oldu.
Çok gitmek isteyipte bir türlü gidemediğim bir arkadaşım vardı, onun yanına gittim.Onu da anlatacam sizlere.
Hayatlar birleştirildi.
Nişan oldu, halamın nişanı oldu.



Bol bol çikolata yedik.Çok bol hemde:)

Çok güzeldi, eğlenceliydi, zevkliydi, harikaydı.
Ama çok yorucuydu, yalan yok, çok yoruldum çok:)
Yine de tatlı yorgunluk diyelim biz buna.
Allah tamamına erdirsin inş.
Düğününde de beraber oluruz inş.
Halam dediğim şahıs benimle yaşıt, hatta benden iki ay küçük.
Onunla bu en güzel anları paylaşmak, yaşamak, mutluluğuna ortak olmak çok güzel bir duygu.Sevdiğiniz insanların güldüğünü görmek, hele ki siz yanınızda iken, sizinle gülmesi, mutlu olması tarif edilemez bir duygu.Fazlasıyla duygu yozlaşmasının yaşandığı zamanımızda bunları kaybetmemek, birbirimiz için önemli olduğunu bilmek ve bunu hissettirmek, bunun mutluluğunu yaşamak tarif edilemez duygulardan birisi.Bizde arkadaşlık, akrabalık, kardeşlik karışmış durumda ve sevginin en güzeliyle güçlenip yürüyor.İnşaAllah her zaman böyle devam eder.


Bu nişanın olması, hatta böyle bir olayın olması bazı olaylar yüzünden nerdeyse imkansız olmuştu.Tam bitti diye düşünürken, olaylar tersine döndü ve bu güzel karar alındı.Üstelik kimseyi kırmadan üzmeden.Hatta nişandan önce düğün tarihi alınıp bir ilke imza atıldı:)
Hani derler ya her şey kader kısmet diye.Gerçekten de öyle.Eğer nasibinizde yoksa siz ne yaparsanız yapın olmuyor.Bütün dünya bir araya gelse bir şey yapamıyor.Kısmetinizde varsa şayet dünyanın bir ucunda olsa gelir sizi buluyor, kısmetiniz değilse avucunuzun içinde olsa dahi kayıp gidiyor.Bu sadece yuva kurup evlenmek adına söylenmiş sözler değil elbette.Hayatın her noktasında bu durum geçerli.Böylesi durumlara o kadar şahit oldum ki, çok istediğiniz şeylerin olmaması ancak nasip kısmet ve kader üçlüsüyle açıklanabilir.Ve tabiki her yaşadığımız olayda bir hayrın aranmasıyla.

Ben bazı işlerim dolayısıyla bloğa ara verme kararı alınca, birden nişan kararı da alındı ve haliyle burayla ilgilenemedim.Zaten gittiğim yerde internet denilen meyve de yetişmiyordu.Onun için hiçbir mesajınızı ve yorumunuzu alamadım.Haliyle hemen dönemedim.Ufak da bir tatil yaptım, sessiz, sakin.Valla çok güzeldi.Her an gene kaçabilirim:) Aralarda böyle kaybolursam beni mazur görün.Selma’ya emanet edip gittim buraları.Oda pek bi ilgilenmiş hanfendileri:)

Kötü şeylerde oldu.
Ölüm oldu.
Çok yakın bir ölüm olayına şahit oldum.
Bir evladın ölümünün, bir annenin yüreğini nasıl acıtabileceğine bu kadar yakından tanık oldum.
Gencecik bir bedenin hayata elvadısını duydum.
Acılarına, gözyaşlarına, yürek yanmalarına, ateşin düştüğü yeri yakmasına tanık oldum.
Ben ne kadar üzülsemde, o ateşin bir parçası kadar üzülemediğimi gördüm.
Buna daha çok üzüldüm.
Evet ateş düştüğü yeri yakıyormuş.
İnsan böyle bir haberi alınca “ Allah’ım ne olur yalan olsun, gerçek olmasın, ölmüş olmasın” diye ne kadar dua ediyormuş.
Ne kadar yalvarıyormuş.
Gerçek olduğunu duyunca ne kadar yıkılabiliyormuş.
İşte o zaman bütün sözler tükeniyor, kelimeler anlamsızlaşıyor.
Ne yaparsan yap, kabullenmek zorundasın ve teslim olmak zorundasın.
Hayat devam ediyor değil mi?
Sabır sabır sabır.

Derler ya hani, gülmek ile ağlamak kardeştir diye.
İşte o misal o iki kardeşi bir arada gördüm.
Hayat böyle bişey işte.
En güzel mutluluklarında, en dayanılmaz acılarında kısa ömürlü olduğu bir hayat.

Döndüm şimdi.
Anlatacaklarım, göstereceklerim var sizlere.
Paylaşacaklarım var.

Yaz dönemi olunca, havalar güzel, ortam güzel, her şey güzel, insan fırsatını bulunca hemen kaçacak yer arıyor. Artık sizde anlamışsınızdır, bende hiç kaçırmıyorum bu tür durumları:)İmkan, olanaklar ve zamanın elverdiği ölçülerde fırsatları değerlendiririm.Sizde öyle yapın.Geçen her dakika, hayatımızdan azalıyor, alıp bir şeyleri götürüyor, geri getirmemek üzere.Herşeyin bir telafisi var ama hayatın telafisi, tekrarı yok.Sınırlarımız dahilinde en güzel günleri, en güzel anları yaşamak için elimizden geleni yapabiliriz.Zaten seçim dönemi, kavgadan gürültüden, sesten geçilmiyor.Yar bana sakinlik, yar bana huzur.


Hadi bana da size de iyi eğlenceler, iyi günler, neşeli zamanlar, huzurlu anlar.

Labels: , ,

posted by suveyda @ Permalink ¤1:42 PM   6 comments
Sunday, June 03, 2007
AZ MÜSADE TALEP EDİYORUM

İzninizle ve yüksek müsadenizle huzurlarınızdan az ayrılmayı talep ediyorum.Zaten, sizde farkındasınız birkaç gündür ite kaka götürüyorum burayı.Yazmak elbette bitmiyor, her şartta yazılıyor, konuşuluyor fakat burası şov kısmı biraz geri planda kalıyor bazen.Buda sizlerin değerli yorumlarından ve sohbetlerinden uzak kalmak dışında pek sorun değil aslında.

Sadede gelirsem, bir sorun yok, aksine her şey yolunda.Haber bırakayım dedim, bir süre sanırım burada her sayfayı açtığınızda bu yazıyla karşılaşacaksınız.Ama döndüğümde renkli ve güzel şeyler anlatabilirim inş size.Veda yazısı değil bu yanlış anlaşılmasın, Allah’ın izniyle döneceğim gene.

Keşke benimde konuk yazarlarım olsaydı da böyle zamanlarda yokluğumu belli ettirmeselerdi.Ben liste verip her gün o konuda yazı döşeselerdi buraya:)Neyse sağlık olsun, arada nadasa bırakmak lazım.

Amaaaaa Selma var.:)

Selma, kardeşim burayla ilgilen, gelene gidene bak, selam sabahı eksik etme.Dönünce fena sorarım yoksa:)

Kısa bir süre için hoşçakalın.

Sağlıcakla kalın hepiniz.

Döndüğümde hepinizi aynı bulmak istiyorum inş.

Çok uzun değil ya, dönecem, dönecem.

Hani çocuklar derler ye, yatcaz kalkacaz, yatcaz kalkacaz bi bakmışsınız burdayımmmm:)

Mutlu kalın emi.

Labels: ,

posted by suveyda @ Permalink ¤9:33 PM   23 comments
Friday, June 01, 2007
HAYIRLI CUMALAR
İnanıyorum,

Eğer güneş parlaklığını kaybederse

ve

etrafındaki ağaçlar ölmeye başlarsa,

yine de ümitle dolu olacaksın.


Eğer rüzgarlar artık yaşlanmışsa

ve

denizler kurumaya yüz tutmuşsa,

yine de sevgiyle dolu olacaksın.


Sorma bana Neden ?

ÇÜNKÜ;ALLAHA İNANIYORUM.

yusuf islam


CUMANIZ MÜBAREK OLSUN…

Labels:

posted by suveyda @ Permalink ¤10:08 AM   4 comments

about me
gelirsin gidersin dostumsun, gelmezsin gitmezsin neyimsin
Udah Lewat
Archives
Dua
Allah’ım, Sana tutunuyorum, Kimsenin yere atmasına izin verme beni. (Sadi)
Martı

“Yaşamak için ne çok sebep var,” diye düşünüyor uçmanın anlamına vardıkça. Kabiliyetlerinin sınırlarını aşmak, onu yaşatan en büyük sebep. Onun için balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka sebepler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz. Becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekâmızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi hür olabiliriz!

Böyledir

Başkasını kıran, inciten bir insanın kendisi de bundan mutlaka yara alır.Kötülüğün oku mutlaka geri döner

Budur

Ne gökte, ne denizde, ne dağların içinde, ne de ormanların kuytu bir köşesinde, hiçbir yer yoktur ki, insan yaptığı fenalıktan, karşılığını görmeden, kurtulup sıyrılabilsin

Arkadaşlar
Designed-By

Visit Me Klik It
Credite
15n41n1